Camille Claudel’in hayatı delilik ile dahilik arasında sıkışıp kalmış yalnız bir kadının hikayesidir. Camille’den geriye 78 yıllık yaşamına sığdırdığı deliliği, yaralarını sarmak için yaptığı eserleri, akıl hastanesine kapatılmasının ardındaki aşk hikayesi kaldı.
1864’te Kuzey Fransa’da dünyaya geldi. Camille doğduktan iki sene sonra hayatı boyunca ona destek olacak kardeşi Paul Claudel doğdu. Çocukluğundan itibaren çamurla, toprakla, taşlarla uğraşmayı, onlardan yeni şeyler oluşturmayı severdi. Maalesef o zamanlarda Fransa’da bile sanat okullarına kadınları kabul etmiyorlardı. Bu yüzden o dönemde kadınlar özel dersler alarak sanat alanında kendilerini kanıtlamaya çalışıyorlardı. Camille’nin hayatının aşkı olan Rodin ile tanışması da bu şekilde oldu. Camille, Rodin’le tanıştığında 19, Rodin ise 43 yaşındaydı. Onlarınki ilk görüşte aşk değildi. Birbirlerinin sanatına, düşüncelerine aşık olmuşlardı. Rodin için Camille, onun ilham perisiydi. Fakat ortada bir kadın daha vardı, Rose Beuret. Üstelik Rodin’den bir de çocuğu vardı. Ama bütün bunlar Rose için sorun değildi. Rodin’in hayatında daha önce de kadınlar vardı ve olacaktı da.
Camille ve Rodin’in ilişkilerinde bir süre sonra sorunlar çıkmaya başladı. Rodin için Camille ilham periliğinden çok bir rakibe dönüştü. Onun hayal gücünü, yeteneğini kıskanmaya, tartışmalar çıkarmaya başladı. Yine de ikisi hala birlikteydi ve ‘’ Cehennemin Kapıları’’ adlı eseri yaptılar. Bu eserde, Camille’nin sanat üslubunun yansımaları oldukça fazladır fakat eserden bahsedilirken sadece Rodin’in adı geçer. Maalesef her dönemde olduğu gibi şu anda da devam eden kadının başarısını görmezden gelme, hiçe sayma o zaman da kendisini göstermiştir. Rodin’in Camille’ye ait olan bazı eserleri kendi yapmış gibi gösterdiği de hala söylenir.
Camille’nin ruhsal bunalımı doğmamış çocuğunu kaybettiği zaman ortaya çıkmaya başladı. Üstüne Rodin’in kıskanç ve bencil davranışları da eklenince en sonunda Camille Rodin’i terk etti. Bu ayrılıktan sonra Camille onu dahi olarak tanımlayacak eserlerini üretti: “Vals (Le Valse)”, “Clotho (Clotho)”, “Kayıp Tanrı (Le Dieu Envolé)”, “Geveze Kadınlar (Les Bavardes)” ve “Sakuntala (Sakountala)”. ‘‘Olgunluk Çağı’’ adlı eserinde ise Rodin’den ayrılığının acısı göze çarpar.
Depresyonunu üretime dönüştürmüştü ama yine de eserleri onu bu ruhsal buhrandan çıkaramıyordu. Bir gece doksana yakın çizim, heykel ve eskizi yok etti. 1913 yılında akıl sağlığı bozuk gerekçesi ile ruh hastalıkları hastanesine kapatıldı. 1920’de doktorunun ailesine yazdığı mektupta onu eve kabul etmeleri gerektiğini ve heykel yapması gerektiğini yazmıştı ama annesi bu mektuba cevap vermedi. Zaten kızının sanatını, Rodin ile olan ilişkisini, kaybettiği çocuğunu hiçbir zaman onaylamamıştı. Ve Camilla, yaşamının son 33 senesini tek başına bir akıl hastanesinde geçirerek hayata gözlerini yumdu. Ölmeden önce erkek kardeşi Paul’a yazdığı mektup şöyleydi;
“Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok! Onların keyfine kalmış işim! Bu, kadının sömürülmesi, sanatçının ölesiye ezilmesi… Mahsus kaçırdılar beni, onlara tıkıldığım yerde fikir vereyim diye; yaratıcılıklarının ne kadar sınırlı olduğunu biliyorlar çünkü. Kurtların kemirdiği bir lahana gibiyim şimdi, yeni filizlenen her yaprağımı büyük bir oburlukla mideye indiriyorlar.
Bilmiyorum, kaç yıl oldu buraya kapatılalı, ama tüm hayatım boyunca ürettiğim eserlere sahip çıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar. Bütün bunlar Rodin şeytanının başının altından çıkıyor. Kafasında bir tek düşünce vardı zaten; kendisi öldükten sonra benim sanatçı olarak atılım yapıp onu aşmam… Bunu engellemek için de yaşarken olduğu gibi ölümünden sonra da ben hep mutsuz kalmalıydım. Her bakımdan başarıya ulaştı işte!
Bu esaretten çok sıkılıyorum… Eve hiç dönemeyecek miyim, Paul?”
Önemli Eserlerinden Bazıları
Kaynakça
- Gürcan Banger, Bir Kadının Öyküsü
- Biyografi.url