Genç kuşak ressamlardan Burak Dak’la birlikte kendi sanat yolculuğunun nasıl başladığından pandemi sürecinin resimlerine olan etkisine kadar birçok şeyi öğrendiğimiz keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Bize kendinizden bahseder misiniz? Burak DAK, kimdir?
1988 yılında İstanbul’da doğdum ve burada büyüdüm. İşçi bir baba ve ev hanımı bir annenin iki çocuğundan büyük olanım. 2009 yılında İstanbul Avni Akyol Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi, Resim Bölümü’nden mezun oldum. Daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Resim Bölümü’nde sanat eğitimime devam ettim. Şu sıralar çeşitli sergilere, resimlerimle katılmanın yanı sıra dergiler ve kitaplar için illüstrasyonlar yapıyorum.
Resme olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?
Resme olan ilgim okul öncesi yaşlarımdayken ailemin bana aldığı Dinozorlar dergisi sayesinde başlamıştı. O zamanlar okuma yazma bilmediğim için dergide yazılanları anlamasam da resmedilmiş illüstrasyonlar sayesinde konuyu gayet iyi kavrayabiliyordum. Bunlar gördüğüm en tuhaf, en harika şeylerdi. Daha da güzeli çevremde gördüğüm hiçbir şeye benzemiyorlardı. Bu dev yaratıkları; hiçbir yazı, gördüğüm resimlerden daha iyi anlatamazdı. Kısacası büyülenmiştim.
İsimsiz, kağıt üzerine guaj ve karakalem, 25×35 cm, 2019
Güzel sanatlar eğitimi almaya nasıl karar verdiniz?
Okul öncesi zamanlarımda sürekli olarak resim çizer, kağıttan ve tellerden figürler yapardım. İlkokula başladığımda ise bu özelliğim dergiler ve ansiklopedilerdeki çizimleri kesip onları çizmeye çalışarak devam etti. Okuldaki resim öğretmenim çizimlerimi fark etti ve daha önce adını bile duymadığım güzel sanatlar liselerinden haberdar olmamı sağladı. Bu sayede İstanbul Avni Akyol Anadolu Güzel Sanatlar Lisesinin Resim Bölümü sınavlarına başvurdum ve kazandım.
Bu seçimi yaparken kaygılarınız var mıydı?
Bu seçimi yaparken çok mutluydum. O dönem için de hiçbir kaygımın olmadığını söyleyebilirim. Evet, çok delice bir durum. Şunu hatırlıyorum: Gerçekten hayallerim vardı. İleride filmlerde efektler yapabilirdim, çizgi roman çizebilirdim. Kısacası bu tip şeyler düşünüyordum. Şimdi düşündüğüm zaman da kaygı duymak yerine daha çok hayallerime odaklandığımı fark ediyorum.
Birçok aile, çocuklarının ‘‘garanti meslek’’ seçmeleri gerektiğini düşünüyor. Bu yönde çocuklarına baskı uyguluyorlar. Güzel sanatlar eğitimi alma kararınız aileniz tarafından nasıl karşılandı?
Çocukluğumdan beri ailede hayal gücü yüksek bir çocuk olarak tanınırdım. Ailem zaten benim resimlerime, tellerden ve kağıtlardan yaptığım çeşitli figürlere çok alışıktı. Ancak akrabalarımdan bazıları ‘‘garanti meslek’’ seçmem gerektiğini söylüyordu. Hatta üniversiteden mezun olduktan sonra bile ne iş yaptığımı anlamayan akrabalarım vardı. Fakat bu yolda ilerlemek istediğimi söylediğimde annemin bana çok ciddi bir desteği oldu. Umarım bu zamana kadar yaptığım işlerle ona bu desteğinin karşılığını verebilmişimdir.
Türk Halısı, kağıt üzerine guaj boya, kuru boya ve karakalem, 50×70 cm, 2020.
Aldığınız sanat eğitiminin size katkılarından bahseder misiniz?
Güzel sanatlar lisesinde çevremde çok kıymetli hocalarım ve yetenekli arkadaşlarım vardı. Kendimi bu açıdan şanslı görüyorum. Kendiniz dışında çizen, çalışan kişiler olunca çalışmamanız da mümkün olmuyordu. Bu durumun bugünkü çalışma disiplinimi sağlamamda büyük bir etken olduğunu düşünüyorum.
Sizce nasıl sanatçı olunur?
Sanatçı olmak isteyen kişi öncelikle kendine şu soruyu sormalıdır: Yaşamımda sanatın eksikliğini hissediyor muyum? Sonrasında sanatçı olabilmek için sanatla iç içe olmanız ve sanatı hayatınızın akışına dahil edebilmeniz çok kıymetli. Bunun da en olası yolu akademiler ve güzel sanatlar liseleridir.
Türkiye’de sanatçı olmanın zorlukları nelerdir?
Resim, illüstrasyon, basılı medya piyasasında genelde şu durumla karşılaşıyorum: Mesleğimizi yapma hevesimizi, isteğimizi karşı taraf çok iyi biliyor ve bu durumu daimi olarak can sıkıcı bir şekilde maddi, manevi suistimal etmeye çalışıyor. Dolayısıyla sanat için ürettiklerinizin istediğiniz karşılığı bulamadığı anlar oluyor.
Resimlerinizde işlediğiniz konular nelerdir?
Sevdiğim, ilgi duyduğum bazı başlıklar var. Tarih, mitoloji, popüler kültür, sanat tarihi bunlardan bazıları. Sıradan ya da çok önemli meseleleri de bu konularla bağdaştırarak kullanıyorum.
Sanat eğitimi almamış bir kişi, herhangi bir sanat eserini anlayabilir mi? Anlaması gerekir mi? Sizin için izleyicinin işlerinizi anlaması önemli midir?
Sanat eseri bir dert üzerine yoğunlaşabilir ya da basit bir konuyu işleyebilir. Bu durum değişkendir. Önemli olan herhangi bir sanat eserini anlamak ya da anlamamak değil; bir resme baktığınızda ne hissettiğiniz, eserin sizde bıraktığı iz. Anlaşılmak ve beğenilmek benim için kıymetli ama odak noktam bu değil.
Et Pazarı, kağıt üzerine guaj boya, kuru boya ve karakalem, 50×70 cm, 2020.
İşlerinizin üretim sürecini anlatır mısınız? Bir işin üretim süreci nasıl başlar? Esin kaynaklarınız nelerdir? Hangi kaynakları kullanırsınız?
Resme başladığımda kafamda bir tema belirleyemiyorum. Belirli bir konu üzerine çizeceğim diye oturduğum zamanlar oluyor fakat her zaman resmin finalinde kendimi başka bir konunun içinde bulmuş oluyorum. Biraz kontrollü biraz da dürtüsel hareket ediyorum sanırım. Bazı hayvanlara, şekillere, renklere hatta pozlara anlam yükleyebiliyorum. Bazen de sadece güzel olduğu için çizebiliyorum. Ama çoğu zaman çizdiğim imajlara anlam yükleme yoluna giriyorum. Birçok konudan veya durumdan ilham alabiliyorum. Mesela ‘‘Et Pazarı’’ diye isimlendirdiğim resimde ‘‘Kör Adamlar ve Fil’’ hikayesinin bana ilham verdiğini söyleyebilirim. Merkezinde bir filin ve onun çevresinde gelişen olayların olduğu kompozisyon yapma fikri bahsettiğim hikayeden çıkmıştı. Güncel olaylar, tarih, mitoloji ve popüler kültür de resimlerimde kullandığım konu başlıklarından bazıları.
Sanat tarihinde sizi etkileyen akımlar, dönemler hangileridir? Sanatçılar kimlerdir?
Sanat tarihine çok fazla sevgim, ilgim olduğu için çok çeşitli akımdan etkilenebiliyorum. Bu nedenle bu soruya cevap verirken zorlanıyorum. Rönesans’ı kompozisyon ve ışık açısından önemli buluyorum. Bir sürü ustayı da beğeniyorum Rönesans’tan. Benim figüratif resim anlayışımı da destekliyor. Aynı zamanda işin içine mitoloji ve dini öğeler giriyor. Özellikle Kuzey Rönesans’daki; Orta Çağ etkisi, gotik etkisinde portre ressamcılığı, cennet cehennem sahneleri beni çok etkiliyor. Kuzey Rönesans ustalarından da Hieronymus Bosch, Matthias Grünewald ve Martin Schongauer etkilendiğim isimlerden.
Kiler, kağıt üzerine guaj boya, kuru boya, karakalem, 32×35 cm, 2020.
Bizlere sanat tarihinden ve günümüzden beğendiğiniz sanatçıları önerir misiniz?
Günümüzdeki sanatçılardan Walton Ford’un dev boyutlardaki sulu boya resimlerine sıklıkla bakıyorum ve beğeniyorum. Resimleri hayvan figürleri odaklı. Alegorilerle hayvanlar üzerinden derdini anlatan birisi. Bu yüzden çok ilginç buluyorum. Ayrıca günümüzden Joao Ruas, Mu Pan ve Laurie Lipton’u da sayabilirim. Sanat tarihinden ise Goya’nın savaş ve din alanıyla ilgili eleştirel, hiciv dolu gravür serisi inanılmazdır. Bu nedenle gravürlerinin beni çok etkilediğini söyleyebilirim. Matthias Grünewald, Martin Schongauer ve Hieronymus Bosch da sanat tarihinden önerebileceğim isimlerden.
Devam eden pandemi süreci resimlerinizi ve sizi nasıl etkiledi?
Pandemi zorlu bir süreç olmaya devam ediyor ve bu süreçteki gelişmeler ister istemez resimlerimin konusu olmaya başladı. Mesela, karantina süresinde yapmaya başladığım daireler. Bunları başlangıçta bir damlanın yaydığı küçük dalgalanmalar olarak düşündüm. Sonra ses dalgası olsun dedim ve yayılma durumunu, hastalığın yayılma süreci ile birleştirerek soyut bir imge çıkardım. Sonuç olarak gelişigüzel yerleştirdiğim çeşitli renklerdeki noktaların bir şeyleri temsil etmesini istedim. Hastalıktan daha da hızlı yayılan bir şey olmalıydı. O da duygularımız oldu.
Sanatçının diğer işlerine Behance hesabından bakabilir ve ”Kesişme VI” sergisi için özel olarak hazırladığı işlerini 22 Nisan – 12 Haziran 2021 tarihleri arasında galeri x-ist‘de görebilirsiniz.
Okuması çok keyifli bir röportaj olmuş. Emeğinize sağlık.