Ana SayfaÖne ÇıkanlarBedensel Özerklik Hedefte: Hormon Erişimi İçin 21 Yaş Sınırı

Bedensel Özerklik Hedefte: Hormon Erişimi İçin 21 Yaş Sınırı

Son dönemde AKP-MHP iktidarının LGBTİ+ haklarına, özellikle translara yönelik artan saldırılarına bir yenisi daha eklendi. Sağlık Bakanlığının 81 il valiliğine gönderdiği talimatla, transların cinsiyet uyum sürecinde kullandığı hormonlara 21 yaş sınırı getirdiğini öğrendik. Bu uygulamayı “aile yılı” dayatmasıyla gerekçelendiren bakanlık, şu ifadeleri kullandı: “Cumhurbaşkanlığımızca 2025 yılı ‘Aile Yılı’ ilan edilmiştir. Sağlıklı toplum yapısına, kültürel ve manevi değerlerimize yönelik gelişen tehditleri bertaraf etmek üzere kurumumuzca tedbir alma ihtiyacı hâsıl olmuştur.”

ÜniKuir’den avukat Doğa Teoman ile durumu değerlendirdik.

Cinsiyet uyum süreci fiilen geçersiz

Karşılaşılan uygulamanın bir yasa, yönetmelik veya tüzük değişikliği olmadığını vurgulayan Teoman, Türkiye İlan ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun sadece bir talimat yazısıyla 18-21 yaş arasındaki trans gençlerin hormon erişimini yasakladığını aktardı. Teoman, “Bu karar, Türk Medeni Kanunu’nda 18 yaşını dolduran herkes için tanınan cinsiyet uyum sürecini fiilen geçersiz hâle getiriyor. Türkiye’de transların cinsiyet hanesini değiştirebilmesi için zorunlu olarak ameliyat olması isteniyor. Ameliyat sonrası hormon tedavisi, bireyin fiziksel sağlığı ve psikolojik iyilik hâli açısından yaşamsal bir öneme sahip. Ancak Bakanlık, bu hayati tedaviyi genç transların için erişilemez hâle getiriyor. Talimat, mahkeme kararı veya doktor raporlarını dahi geçersiz kılarak sağlık hakkının altını oyuyor. Bu uygulama, genç transların geri dönüşü olmayan fiziksel ve ruhsal zararlara maruz kalmasına neden olacak.” 

Bu talimatın hukuksuz ve bilimsel temeli olmadığını vurgulayan Teoman, şu sözleri kullandı: “Bu düzenleme açıkça hukuka aykırı. Türk Medeni Kanunu’nun 40. maddesi, cinsiyet uyum sürecine başlamanın yasal yaşını 18 olarak belirliyor. Ayrıca Anayasa’nın 17. ve 56. maddeleri, herkesin sağlık hizmetine erişim hakkını güvence altına alıyor. Buna rağmen Sağlık Bakanlığı, idari bir talimatla hem yasa hükmünü hem de bireylerin temel haklarını yok sayıyor. Üstelik bu kararın herhangi bir bilimsel temeli de yok. Tersine, dünyada sayısız sağlık otoritesi trans gençlerin destekleyici bakıma erişiminin intihar riskini azalttığını kabul ediyor. Türkiye ise tam aksine, transların hayatını tehlikeye atan bir uygulamayı “aile yapısını koruma” bahanesiyle dayatıyor. Bu hem ayrımcı hem de hukuk dışı bir müdahaledir.”

Eşit yurttaşlık zemininden uzaklaştıran bir adım

İnsan haklarını önemseyen herkes için bu gelişmenin alarm niteliğinde olduğunu vurgulayan Teoman; bu tarz uygulamaların, eğitim ve istihdam gibi temel insan haklarına erişimin engellenmesinin de önünün açacağını ifade ediyor. Bu kararların ideolojik olduğunu vurgulayan Teoman, “Üstelik bu tür kararlar, ‘Aile Yılı’ gibi ideolojik kampanyalarla meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Bu, LGBTİ+ karşıtı politikaların yalnızca söylem düzeyinde kalmayıp, devletin tüm kurumlarına yayılması ve kurumsal bir ayrımcılık rejiminin inşa sürecini 2023 seçim sürecinden beri takip ettiğimiz bir durum. 20 Kasım 2024’te yine bir talimatla getirilen hormon kısıtlamasının ardından, bu son yasakla birlikte trans haklarına karşı yürütülen politika daha da derinleşmiş durumda.

Bu gelişmeler, sadece bugünü değil, anayasal hakların gelecekte de kullanılmasının önünü kesebilecek, daha otoriter ve ayrımcı bir rejime kapı aralayabilecek niteliktedir. Bu yüzden bu talimata karşı çıkmak, yalnızca transların değil, herkesin sorumluluğudur.” 

Teoman, hepimizin hedefte olduğunu hatırlatırken şu ifadeleri kullanıyor: “Devletin bir grubun sağlık hakkına erişimini keyfi biçimde engellemesi, yalnızca o grubu değil, toplumun tamamını ilgilendirir. Bugün trans gençlerin hormon tedavisi hedef alınıyor; yarın başka kimlikler, başka sağlık ihtiyaçları benzer şekilde engellenebilir. Bu karar, devletin bedensel özerklik üzerinde mutlak bir yetki kurmaya çalıştığının tehlikeli bir göstergesi. Ayrıca bu tür uygulamalar sadece sağlık alanını değil, eğitime, istihdama ve sosyal yaşama katılımı da etkileyen çok boyutlu bir dışlanmayı beraberinde getiriyor. Trans gençlerin yaşam hakkı tehlikedeyken, bu eşitsizlik herkesi ilgilendirmeli. Unutmamalıyız ki, trans olmanın böylesi politikalar yüzünden bir genç için ölüm sebebi hâline geldiğini, Kayra Helin’in intiharıyla zaten gördük.

Bu karar aynı zamanda intersekslerin sağlık hizmetlerine erişimi açısından da ciddi bir muğlaklık yaratıyor. Türkiye’de interseks çocuklara erken yaşta zorla uygulanan tıbbi müdahaleler hâlâ engellenmiş değilken, şimdi de ergenlik döneminde ihtiyaç duyabilecekleri hormon düzenlemelerine erişim konusunda bir belirsizlik doğdu. Devlet, intersekslerin kendi bedensel ve cinsel gelişimleri üzerinde söz sahibi olmasını daha da zorlaştırıyor. Yani bu talimat, yalnızca transları değil, tüm cinsiyet çeşitliliğini hedef alıyor.”

5 Haziran’da, “Biz translara yaşam hakkı vermiyorlar,” diyerek intihara sürüklenen trans kadın Kayra’yı bizden çalan, Ankara’da kedisini ararken özel güvenlik şiddetine uğrayan trans erkeğe mağdur değil suçlu muamelesi yapan bu sistematik şiddetin farkındayız. Bu talimatın trans yaşamları üzerindeki yıkıcı etkilerinin yanı sıra toplumsal ve hukuki boyutlardaki tehlikelerini de görüyoruz. Meşruiyetini çoktan kaybetmiş olan bu iktidarın elini trans yaşamlardan, bedenlerimizden çekene kadar mücadeleyi büyüteceğimizi ilan ediyoruz. Bu talimata alışmıyor, bu talimatı reddediyoruz. Kaybettiklerimizin öfkesiyle birbirimize sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!

Editörler: Berk H. Topaktaş, Zeynep Sena Yüksel

BENZER İÇERİKLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sponsor

Bu platform Nish Digital tarafından desteklenmektedir.

POPÜLER İÇERİKLER