Değerli ODTÜlüler,
ODTÜ’de geçtiğimiz yıl da kaygı verici uygulamalar artarak devam etti. Bir süredir bu konuda yazamadım. Şu anda hemen aklıma gelen yedi uygulamayı (aşağıdaki listedeki 11-17 numaralı açıklamalar) daha öncekilere ekleyerek gönderiyorum. Hem görüşümü, gecikmeli de olsa iletmiş olmak hem de hafızamızı tazelemek istiyorum.
Bir rektör kendisini atayana “itaat farz, karşı çıkmak haramdır” demişti. Bir başka rektör ise “Malazgirt Bulvarı yapılırken siz çok tepki koymuşsunuz ama yol yine de yapıldı, ben ne yapabilirim?” demiş. Bu iki söylem arasında pratik açıdan ne fark var? İkincisi biraz daha kullanışlı ve kurnaz bir söylem. Her uygulamayı bu çerçevede değerlendirmeye çağrı yapıyor sanki. İşin kötü yani, bu şekilde yorum yapanlar da çıkabiliyor maalesef.
Son TÜBİTAK teşvik ödülüne aday gösterme konusundaki uygulamayı da gördükten sonra, bilmem hala olumlu beklentisi olan kalmış mıdır? Herhangi bir uygulama için “artık bu kadarını da yapmaz bu yönetim” diyebilir miyiz?
Üniversite mensuplarının bu uygulamalar konusunda yaygın bir şekilde görüş bildirmesi iki açıdan önemli. Birincisi, hala yöneticilerin üniversiteye yakışmayacak uygulamalarını bir ölçüde engelleyebilir. Daha da önemlisi, kısa dönemli etkisinden bağımsız olarak üniversitenin ilerde saygınlığını koruyabilmesi ve sıradanlaşması için mensuplarının bu dönemde bu refleksi gösterebilmesi ve onaylamadığı uygulamalara itiraz edebilmesi gerekir.
“Aman ağzımızın tadı kaçmasın” tarzı, eleştiriyi engellemeye yönelik, söylemlerin üniversiteye bir yararı yoktur; tek yararı “ağzımızın tadını kaçıranlaradır.”
Kaygı verici uygulamalar:
1. Basında ODTÜ: Üniversite yönetiminin yolla ilgili basın toplantısını haber yapan bir gazetedeki bilgilerin gerçeği yansıtmadığını ve düzeltilmesi için görüşmeler yapıldığı Basın Bürosu’nun 25 Eylül 2017 tarihinde bir genel duyurusu ile bize iletilmişti. Daha sonra, Basında ODTÜ içeriklerini takip ettim. ODTÜ ile ilgili tüm haberlerin yer alması gereken bu bültenlerde gazetenin söz konusu haberini göremedim. Daha önce de benzer şekilde bazı haberlerin bültene koyulmadığını duymuştum. Acaba üniversite yönetimiyle ilgili eleştirilerin yer aldığı ODTÜ haberleri Basında ODTÜ bülteninde yer almıyor mu? Basında ODTÜ bülteninde ODTÜ ile ilgili bazı haber ve yorumların çıkmamasını “onaylamıyorum.”
2. Protesto: Bir gazetede, ODTÜ’den geçen yolu protesto etmek için toplanan grubun içinde yer alan bir ODTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu üyesine Genel Sekreter Vekili’nin 11 Ekim 2017 tarihinde bir uyarı yazısı gönderdiği haberi yer almıştı ve haber bu listeye de taşınmıştı. Aradan geçen süre içinde bu konuda üniversite yönetiminden bir açıklama gelmedi. Bu durumda haberin doğru olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Böylesi bir yazıyı Genel Sekreter Vekili kendi başına göndermiş olabilir mi? Kendi başına gönderdiyse, üniversitenin diğer yöneticileri bu tavrı onaylıyor mu? Ben ODTÜ’nün barışçıl bir protestoda bulunan bir kişiye böyle bir yazı göndermesini kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.” Basında çıkan bu haberin bağlantısını da Basında ODTÜ bülteninde göremedim.
3. İptal: Bu listede, bir öğrenci grubunun etkinliğini engellemek için 24 ve 28 Kasım tarihlerinde binaların elektriklerinin kesildiği, çok sayıda özel güvenlik görevlisinin binalara girdiği, derslerin iptal edildiği ve kapıların kilitlendiği yazışmaları yapıldı. Bu konuda üniversite yönetiminden bir açıklama yapılmadı. Bu şekilde öğrenci etkinliklerinin ve eğitimin engellenmesini kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”
4. İfade özgürlüğü: Bu listede 30 Kasım 2017 tarihinde, Kıbrıs kampüsünde bir öğretim üyesine, ODTÜ’den geçen yolla ilgili yapılan protokolü eleştirdiği için Ankara’dan giden bir istek doğrultusunda disiplin soruşturması açıldığı ve ceza verildiği yazıldı. Üniversite yönetiminden bu konuda da açıklama yapılmadı henüz. İfade özgürlüğünü engellemeye çalışan bu tavrı kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”
5. Dekanlık seçimi: ODTÜ’nün dekanlık seçimi (gerçekte eğilim yoklaması ve böyle bir informal uygulamaya karşı formal bir engel olamaması gerek) gibi bir geleneği vardi. Seçimde (eğilim yoklamasında) en çok oyu alan kişi dekan olarak atanırdı (fark sadece 1 oy olsa bile). Bu önemli geleneğe rağmen, Eğitim Fakültesi’ne en son dekan atamasında seçim yapılmamıştır. İzlenen yöntemle ilgili garip söylentiler dolaşmaktadır ve yöneticiler herhangi bir açıklama yapmamıştır. Uzun yıllar içinde oluşan demokratik geleneklerin birdenbire hiçbir açıklama yapılmadan terk edilmesi kurum kültürünü ortadan kaldıracak son derece olumsuz etkiler yaratabilir.
6. ASELSAN Protokolü: Bu protokolle ilgili Elektrik Elektronik Mühendisliği (EEM) bölümümüzün hem Eylül hem de Aralık 2017’de oybirliği ile aldığı kararları ve gerekçelerini gördüm. Kararlarda konu çeşitli açılardan değerlendirilmiş, yasa ve yönetmeliklere aykırılıkları belirtilmiş, ODTÜ’ye ve yükseköğretime olumsuz etkileri anlatılmış. Makina ve Bilgisayar Mühendisliği bölümlerimizin de benzer şekilde olumsuz görüş bildirdiği anlaşılıyor. Bu bölümlerimizi kutlamak gerekir. Tüm bunlara karşı, konu üniversite kamuoyunun gündemine yöneticiler tarafından getirilmemiş, yazılı herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Sözlü olarak bildirilen, protokolü destekleyen öğretim üyelerinin olduğu bilgisi önemsenebilir değildir. Bu bana “gizli tanık” müessesesini çağrıştırdı. Kurumlar kararlarını yetkili kurulları aracılığıyla verirler. Karşı görüşü olanlar da bunu aleni şekilde açıklarlar. EEM Bölümü Eylül ve Aralık 2017’de iki kez oybirliği ile görüşünü bildirmiştir. Taslak protokolü ODTÜ’nün imzalama gerekçesi (ve imzalanmış olup olmadığı) konusunda bugüne kadar yöneticiler tarafından hiçbir açıklama yapılmadı. Bu konunun Mühendislik Fakültesi kurullarında, Fen Bilimleri Enstitüsü kurullarında, Senato’da, ve diğer yetkili kurullarda görüşülüp görüşülmediği konusunda da bilgimiz yok. Üniversitenin diğer yöneticileri bu konuda neler düşünüyorlar? Bölümün oybirliği ile karşı çıktığı bir protokol nasıl uygulanacak? Yol protokolü gibi bir gecede buldozerler ve güvenlik güçleri eşliğinde uygulanabilecek bir protokol değil. Bu gelişmeyi çok kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”
7. Üniversite çalışanlarının haklarının korunması: Yakın zamanda bir öğretim üyemizin lojmanına gözaltı ve arama amacıyla girilmesi sırasındaki uygulamalar çok vahimdir. Süreci ÖED’nin açıklamasıyla daha net olarak öğrendik. ÖED açıklamasında “Üniversitemizin ilgili birimlerinin işleyişinde göz ardı edilemeyecek bir zafiyet ve duyarsızlık” olduğu tespitini yapmaktadır. Bu olaydan sonra çok sayıda öğretim üyemizin tepkisini belirtmesi umut vericidir. Üniversitenin, çalışanlarının hak ve hukukuna duyarsızlığını son derece kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”
8. İstifaya zorlamak: Rektör, görevini başarıyla sürdürmekte olan ve geçtiğimiz sonbaharda bu göreve yeniden atanan Fen Bilimleri Enstitüsü (FBE) Müdürü Prof. Gülbin Dural’ı istifaya zorlamıştır. İstifa etmesini istemesinin gerekçesi, ASELSAN Protokolü konusunda olumsuz görüşte olmasıdır. Sanıyorum bu da ODTÜ’de bir ilktir. Başarılı bir yöneticinin bu şekilde istifaya zorlanmasını kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”
9. Yeni atama: İstifaya zorlanan FBE Müdürü’nün yerine, enstitü ana bilim dallarından görüş alınmadan yeni atama yapılmıştır. Sanıyorum bu da ODTÜ’de bir ilktir. Görüş almadan tepeden inme bir atama yapılmasını kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”
10. İşten çıkarma: ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Sosyal ve Kültürel İşler Müdürü’nün işten çıkarılmayı gerektirecek bir davranışta bulunduğuna (tanıyan birçok kişinin değerlendirmelerine ve üniversite yönetiminin bugüne kadar olan uygulamalarına bakarak) ihtimal vermiyorum. Böylesi bir kararı son derece kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”
Not: Dokuz numaralı uygulamayla ilgili yeni bir bilgi aldım. Rektörün uygun gördüğü enstitü ana bilim başkanlarından görüş alıp uygun görmediklerinden almadığı söyleniyor. Bu hiç kimseden görüş alınmamasından daha da kaygı verici bir durum. Ben görüş alınmayan enstitü ana bilim dalı başkanları olduğunu biliyorum.
11. Bağış gecesi: ODTÜ 2018 Mayıs ayında İstanbul’da Sait Halim Paşa Yalısı’nda bir bağış gecesi düzenledi. Konuyla ilgili Abbas Güçlü bir yazı yazdı (http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/abbas-guclu/en-buyuk-zenginlik-ve-odtu–2668864/). Geceyi “bayi toplantısı”na benzetmiş ve bir “fiyasko” olduğunu söylemiş. Etkinlikte rektörlükteki yöneticiler dışında dekanlar dahil diğer yöneticilerin, öğretim üyelerinin ve öğrencilerin olmadığı anlaşılıyor. Salonda yapılan hazırlığa karşı önemli sayıda davetlinin gelmediği anlaşılıyor. Toplanan bağış bu etkinlik için yapılan harcamayı karşıladı mı acaba? Daha önemlisi, ODTÜ’nün itibarı mütevazılığında ve geliştirmiş olduğu diğer değerlerindedir. İtibarı yalılarda yapılan etkinliklerde aramak, her ne kadar zamanın ruhuna uygun görünüyorsa da, ODTÜ’yü giderek sıradanlaştıran uygulamalara bir yenisini eklemektedir. Zamanında Ankara’da ODTÜ geleneklerine uygun “Bir ağaç sizden, bir orman bizden” gibi çok başarılı bağış kampanyaları yapılmıştı.
12. İİBF dekan ataması: İİBF’deki eğilim yoklamasında çıkan sonuca aykırı olarak atama yapılmasını kaygı verici buluyorum. Bu atamanın ODTÜ geleneklerine uygun olduğunu söyleyen yöneticilerin söylemlerini kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”
13. İİBF Fakülte Kurulu: İİBF’de Fakülte Kurulu için yapılan seçimlerde bir elin parmakları civarında oy aldığı söylenen, bu oyların bir kısmının da mükerrer olduğu anlaşılan kişilerin seçilmiş kabul edilmesini kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”
14. Medya Topluluğu: Hiçbir açıklama yapılmadan, gerekçe gösterilmeden öğrencilerin Medya Topluluğu’nun kapatılmasını kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”
15. OED etkinlikleri: Rektörün, OED Başkanı İnci Gökmen’le ilgili, mezunların olduğu ortamdaki söylemini yakışıksız, yöneticilerin OED etkinliklerini yokuşa sürüp engellemelerini kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”
16. KKM etkinlikleri: Son ana kadar tarihi belirlenemeyen bir açılış töreni nedeniyle ODTÜ’de çok önceden planlanmış etkinliklerin (Aykut Kence Evrim Konferansı ve diğer konferanslar, öğrenci kayıtları, yemek servisi gibi) yer ve/veya zamanlarının değiştirilmesini kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.” Özellikle büyük uluslararası etkinlikler çok önceden planlama ve güven ortamı gerektirir. Son uygulamadan sonra ODTÜ’de uluslararası bir etkinlik düzenlemeye cesaret etmek kolay olmayacaktır.
17. TÜBİTAK ödül başvurusu: TÜBİTAK teşvik ödülüne başvurması özendirilen, aday gösterilmesi Üniversite Senatosu dahil çeşitli birimlerce uygun görülen bir öğretim üyesinin, ödül aldığı taktirde “Külliye’ye” gideceği sözünü vermediği için aday gösterme yazısının imzalanmamasını kaygı verici buluyorum ve “onaylamıyorum.”