‘‘Nasıl bir plan hiç başarısız olmaz biliyor musun Ki-woo? Plansız olmak. Plan yapmamak. Neden biliyor musun peki? Bir plan yaparsan, hayat o planı hep bozar. Plan olmadığı sürece hiçbir şey ters gitmez.’’
‘‘Oscar’’ olarak bilinen ‘‘Akademi Ödülleri’’ töreni bu yıl 92. kez olmak üzere gerçekleşti ve ödüller sahiplerini buldu. Birçok ödül dalındaki tahminler günler öncesinden yapılmış ve tartışılmıştı. Genele bakıldığında, Güney Kore yapımı ‘‘Parazit’’ filmi adaylar arasındaki favori isimdi. Buna rağmen, tahminlerde İngiltere-ABD ortak yapımı olan ve 1.Dünya Savaşı temalı ‘‘1917’’ filminin en iyi film dalında Oscar ödülü alacağı konuşuluyordu. Peki tahminler ve favoriler neden farklıydı? Akademi’deki üyelerin yüzde 94’ünün beyaz, yüzde 77’sinin erkek, yaş ortalamasının da 62 olmasından dolayı bu durum pek de şaşırtıcı değildi. Ayrıca üyelerin yalnızca yüzde 14’ünün 50 yaşından küçük olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Akademideki cinsiyetçi ve ırkçı tutumlar yıllardan beri süregelen bir tartışma konusu. 2020 yılına geldiğimizde ise ‘‘Parazit’’ tüm tahminleri yanıltacak bir şekilde, Oscar tarihinde bir ilk olarak İngilizce olmayan bir yapım olmasına rağmen en iyi film dalında ödül aldı.
Üstelik film bununla da kalmayıp; en iyi yönetmen, en iyi uluslararası film ve en iyi özgün senaryo ödüllerini de kazanmış oldu. 10 Şubat 2020 günü Akademi’nin politikalarında reforma gittiği, yeni bir tarihin başlangıcına tanıklık edilen bir gece olarak tanımlanabilir. Öte yandan İngilizce olmayan bir filmin en iyi film dalında Oscar almış olması ‘‘Parazit’’ için istisnai bir durum da olmuş olabilir.
Yönetmen Bong Joon-Ho ödül konuşması sırasında efsanevi yönetmen Tarantino’dan da ayrıca bahsetti. ‘‘Amerika’da filmlerim dahi bilinmezken Tarantino sürekli filmlerimi listesine ekliyordu. Quentin, seni çok seviyorum.’’
‘‘Parazit’’ kapitalizmin sert bir eleştirisini sunmak üzere seyircisiyle buluştu. İzleyiciler olarak, zengin kesimin görmezden geldiği hatta tiksindiği alt tabakadaki halkın yaşamını en gerçek ve en çarpıcı şekilde görme fırsatı yakalamış olduk. Yönetmen Bong Joon-Ho, seyirciyi sıkmadan, senaryonun akışındaki metaforlar üzerinden sınıfsal çatışmayı ustalıkla anlatmış. Örneğin, filmde Ki-woo karakterine arkadaşı tarafından bir peyzaj taşı hediye edilmişti. Yaşadığı felaketlere karşın Ki-woo, pratikte ona hiçbir faydası olmayan bir taşı kendi özel mülkü kabul ederek kaybetmemeye çalışmıştı. Diğer taraftan, filmde sınıfsal çatışmanın yanı sıra iyi ve kötü kavramının akışkanlığına da tanıklık etmiş olduk. Filmin ilk sahnelerinde masum bir aileyi gözlemlerken, konu kendi çıkarları ve para olunca aynı ailenin neler yapabileceklerini gördük. Kısacası, ‘‘Parazit’’ sadece yazılmış bir senaryodan ibaret değil, bir filmden daha fazlası.
Yönetmen Bong Joon- Ho, Hürriyet Gazetesi’ndeki röportajında bizlere bir mesaj iletmiş. ‘‘Türkiye ve Güney Kore halkları birbirini çok iyi tanıyor. Filmimi izleyen Türkiye’deki dostlarıma selamımı ilet lütfen. Sizin de çok hikayeniz var. Anlatmaktan çekinmeyin.’’ Yönetmenin bu cümlelerinden; Türkiye’de de tıpkı Güney Kore’de olduğu gibi proletaryanın benzer bir burjuva kesim tarafından aynı şekilde ezilip yok sayıldığı çıkarımında bulunabiliriz. Onun da dediği gibi anlatmaktan, paylaşmaktan çekinmeyin ve evet ‘‘Darısı Türk sinemasının başına.’’
Son olarak ‘‘Parazit’’ filmini izleyip beğenen ve yönetmenin diğer filmlerini merak edenler için bir film önerisinde bulunmak istiyorum: ‘‘Okja’’. Okja, genetiği değiştirilmiş süper domuz yetiştiren bir kız hakkındaki 2017 yapımı aksiyon-macera filmi. Küresel gıda krizinin hayvan hakları üzerinden anlatıldığı hikayede et endüstrisinin acımasızlığına şahit olabilirsiniz. Yalnız izlememenizi öneririm zira bir dostluğun en sıcak şekilde anlatıldığı hikayede kendinizi bir anda ağlarken bulup yaslanılacak bir omzun ihtiyacını hissedebilirsiniz.
Hocam yazınızı yeni okuyabildim. Akademi üyelerinden ve yıllardır süregelen tutumlarından bahsetmişsiniz, bu durumun dışında kalan bir ödül töreni olduğunu söylemişsiniz ama 2017’deki Moonlight ve Get Out gibi filmlerin ön plana çıktığı fiyasko sayılabilecek töreni ne çabuk unuttunuz. Söylediklerinize katılıyorum fakat akademi insanlara başrollerin en az biri siyahi olsun veya karakterlerden en az biri eşcinsel olsun bu bize yeter minvalinde de mesajlar vermemeli. İki türlü de yaklaşmak gerektiğini söylüyorum ben sadece.