“Çalınmamış kapıları biz çaldık korkusuzca
Hep kötü bakışlı insanlardı karşımıza çıkan
Ama hiç korkmadık kötülüklerinden ne var ki
Nasılsa yaşamıyorduk açlığa inat
Korkmak da neydi kötü bakışlarından
Onlarda olmayan bir şey vardı tek kozumuz
Küme küme mutsuzluğumuz vardı onları korkutacak
Sonra bir kırıntı umudumuz vardı az da olsa
Tanrı avlusunda güvercinlerden çaldığımız”
– Arkadaş Zekai Özger
Yaşadığı dönemin talihsizliği, 2023 sonrası Türkiye’sinin baskı ve yasak atmosferinde var olmaya çalışan gençlerin yek düşmanıdır. İşte böyle bir zamanda bu atmosfer alışkın olduğumuzdan daha ağır bir şekilde ODTÜ’ye sis bulutlarının çökmesine sebep olmuştur. Sansür, yasak, askıya alınma, reddedilme, baskı, soruşturma, kınama, uzaklaştırma gibi sözcüklerin öğrencinin lügatında kuvvetle yer edindiği bir dönemdir bu.
İktidarın ülke geneline önceleri usul usul sonrasında da açıkça enjekte etmeye çalıştığı baskıcı tutum, kayyım Rektör tarafından ODTÜ’de de hâkim kılınmaya çalışılıyor. Ne zaman öğrencilerin bir araya geldiği alanlarda az da olsa muhalif bir esinti sezilse yeni engeller ortaya koyuluyor: resmi yollar ve yazılı kuralların yok sayıldığı, gerekçesiz, muhatapsız engeller… Bilim, kültür ve sanat alanlarında daha aktif çalışmalar yürütülmesi beklenen üniversitelerde, etkinliklerin içeriği daraltılıyor, kısıtlanıyor ya da tehditle engelleme yoluna başvuruluyor. Kısıtlanan veyahut tamamen engellenen etkinlik yelpazesi o kadar geniş ki, bir fotoğraf sergisinden tutun da muhalif bir gazeteciyle söyleşiye; evrim konferansından bahar şenliğine kadar içerik ne olursa olsun öğrenciler sansürlemeler ve yasaklarla karşı karşıya bırakılıyor. İktidarın mevcut sansür ve yıldırma politikalarının bir yansımasını, ODTÜ kampüsünde bu şekilde görebiliyoruz. Atanmış Rektörlük kendine, dolayısıyla iktidara, yakın çizgide olmayan her ideolojiye karşı yürüttüğü karalamalar ve saman altından tehdit ile öğrencileri sindirmeyi hedeflediğini bariz şekilde gözler önüne seriyor. Topluluklara karşı da üstten tavrıyla gönderdiği talimatlarla müdahalelerde bulunan atanmış Rektörlüğün bu müdahalelerine aracılık eden, kimi zaman Kültür İşleri Müdürlüğü kimi zaman İç Hizmetler Müdürlüğü kimi zaman da Trafik Şefliği olabiliyor. Her ne kadar kayyım Rektörlük “(…) kurallara uygun bir başvuru sürecinden geçen resmi öğrenci topluluklarımızın etkinliklerinin daha önceden planlandığı şekilde devam etmekte (…)” olduğunu iddia etse de durum maalesef o şekilde gerçekleşmiyor. Buna örnek olarak;
* Türk Halk Bilimi Topluluğu’nun düzenleyeceği oyun ve konserin etkinlik onayı gelmeden önce sosyal medyadan tanıtımı yapıldığı için gösterim tarihinden birkaç gün önce iptal edilmesi
* Amatör Fotoğrafçılık Topluluğu’nun bütün izinlerini aldığı serginin, önce sergilenecek fotoğraflar denetlenerek sansür sürecine gidildikten sonra etkinlikten bir gün önce gerekçe verilmeksizin iptal edilmesi
* Medya Topluluğu’nun düzenlediği 8. Medya Günleri etkinliğinde bir konuşmacının oturumunun, dilekçede konuşmacının yazdığı kitaplarıyla ilgili eksik bilgi verildiği bahanesiyle etkinlikten bir gün önce yasaklanması
* Uluslararası Gençlik Topluluğu’nun düzenlediği Bahar Şenliği’nin önceki yıl deprem nedeniyle yasaklanması, günümüzde de güvenlik, temizlik ve ekolojik faktörler gerekçe gösterilerek Devrim Sahnesi’nin yasaklanması
* Biyoloji ve Genetik Topluluğu’nun düzenlediği Aykut Kence Evrim Konferansı’nın Kültür ve Kongre Merkezinin kullanımıyla alakalı sorunlar öne sürülerek iptal edilmesi
Açılan her kapıda aynı sesler yükseliyor: “Bir bilgimiz yok, bize gelen talimat bu şekilde.”
Her geçen gün varoluşlarını sürdürmek noktasında daha da yerine getirilmesi zor ve bazen de spontane koyulan kurallara tabi tutulan öğrenci toplulukları, ODTÜ kültürünün büyük bir parçası olduklarının farkındalığıyla hem ayakta kalma mücadelesi hem de kayyım Rektörlüğün aracılarla ilettiği tehditlere karşı büyük bir savaş veriyor. Resmi yollar sonuna kadar denense de bazen çaresizce vazgeçişlerin, bazen de gerçekleşebilecek tüm olumsuz ihtimalleri göze alışların yaşandığı bir süreç oluyor. Bu yasakların arkasında iktidarın kültür ve bilime karşı baskıcı tavrı ve kayyım Rektörlüğün göz dağı verme isteği olduğu açıkça görünüyor. Yukarıda örneği verilen birçok etkinlik ve nicelerinde topluluklar, birçok öğrencinin bir araya geldiği özgür tartışma ortamlarına yer açtıklarından ve bu gibi alanlarda iktidarın hazzetmediği meselelerden konuşma cesareti gösterdiklerinden atanmış Rektörlüğün oklarını kendi üstlerine çekiyorlar. Bu durumda mantığıyla alay ettikleri öğrenciler, en ufak bir açıklama için görüşme talebinde bulunsalar da sonuç hep aynı oluyor; ne bir yazılı belge ne de herhangi bir iletişim. Etkinlik iptalleri, yazılı belge ya da e-posta yerine ansızın gelen aramalarla öğrenci topluluklarına bildirildiğinden bu iptaller resmi yollarla kanıtlanamıyorlar. Öğrenciler uğradıkları sansür karşısında sadece resmi bir geri dönüş için Kültür İşleri Müdürlüğü ve Rektörlük arasında mekik dokuyarak aslında resmi sürecin yerine getirilmesi için bile ciddi bir mücadele vermek zorunda bırakılıyorlar. Açılan her kapıda aynı sesler yükseliyor: “Bir bilgimiz yok, bize gelen talimat bu şekilde.” Bir de açılmayan kapılar var tabii, dönüp dönüp tekrar zorlanılan fakat eşikten içeri adım dahi atılamayan kapılar… O kapıların ardındakiler kendilerini güvende hissettikleri koltuklarında sahte toplantıların ardına saklanırken kendi öğrencileriyle en ufak bir etkileşimden kaçınırlar. Hatta bazen de bir metre ötelerinde bulunan öğrencilerinden öyle korkarlar ki arabalarından aşağı inmeyi geçelim de camlarını aralayıp yüzlerini göstermekten bile kaçarlar. Öğrencilerden “kendilerini ifade etme, başkalarını dinleme ve çatışmaları çözme biçimlerini “Şiddetsiz ve Yapıcı İletişim” çerçevesine oturtması ve bunun farkındalığı, bilinci, tutumu içinde hareket etmesi”ni bekleyen ODTÜ yönetimi, iktidarın tutarsız söylemlerini kendine örnek alıyor olacak ki öğrencisi herhangi bir sorununu veya talebini dile getirmek istediğinde dinlemekten, hak mücadeleleri için yürüdüğünde ise şiddetsiz ve yapıcı iletişim kurmaktan çok uzak bir tutum sergiliyor. Bunu on bir gün boyunca Rektörlük önünde Bahar Şenliği hakkında görüşme talep eden öğrencilerin taleplerinin cevapsız kalmasından, her sene onur yürüyüşlerine yapılan “gerekli her türlü güvenlik önlemleri” ifadesi ile meşrulaştırılmaya çalışılan ağır polis müdahalelerinden ve kampüsün her yerinde artış gösteren sivil polis yoğunluğundan anlayabiliyoruz.
Ülke genelinde öğrencilerin bir araya geldiği alanlar hem iktidar hem de kayyımlar açısından büyük bir otorite tehdidi olarak görüldüğünden bu alanlar potansiyel tehlike niteliği taşıyormuş gibi davranılıyor. Bahsedildiği gibi ODTÜ’de de, tıpkı diğer üniversitelerde olduğu gibi, bunu görmek son derece mümkün. Öğrenciler “belli bir grup” ifadesiyle marjinalize ediliyor, haklarını aradıkları ve bunun için mücadele verdikleri her alan bizzat kayyım Rektör tarafından terörle ilişkilendiriliyor. Mezun olacak öğrencilerin kendi mezuniyetini ODTÜ kültürüne yaraşır bir şekilde yaşama isteği ise “(…)farklı grupların gerçekleştirdikleri izinsiz toplantı ve eylemlerle farklı, yanlı ve yanlış bir gündem oluşturma veya Üniversitemizi çeşitli gruplaşmaların merkezi haline getirme çabası (…)” şeklinde ifade ediliyor. Kendi öğrencisini ayrıştıran, yargılayan ve böylesine düşmanca bir tavır sergileyen atanmış Rektörlük, tabii ki haklarında çeşitli suçlardan soruşturmalar açarken de hiçbir etik kaygı gütmüyor. Yakın zamanda kampüste insanca yaşamak isteyen ve temel hakları için yürüyen iki yüzden fazla öğrencinin seksenden fazlasına, bir kişi daha eksilmeyeceklerini haykırdıkları için “(…) güvenlik, esenlik, iç barış ve eğitim öğretim hayatının güvence altına alınması ile idari faaliyetlerin aksamaması adına söz konusu davranışları sergileyenlerin, mevzuat çerçevesinde, adli ve idari işlemlere konu olması hususu uygun görüldü”ğünden disiplin soruşturması açan kayyım rektörlük, şimdi de Bahar Şenliği’nin Devrim Sahnesiz olmayacağını söyleyen onlarca öğrenciye “Öğrenme ve öğretme hürriyetini engelleyici veya yükseköğretim kurumlarının işleyiş ve huzurunu bozucu” ve “Yükseköğretim kurumlarında işgal ve benzeri fiillerle yükseköğretim kurumunun hizmetlerini engelleyici eylemlerde bulunmak” gerekçesiyle soruşturma açıyor. Açılan soruşturmaların hiçbir hukuki temele oturmaması da kayyım Rektörlüğün haktan, hukuktan ve adaletten bihaber olduğunun kanıtı olma niteliği taşıyor. Öte yandan, “ODTÜ vizyonuna uygun, küresel sorunları, doğayı, evrensel değerleri göz ardı etmeyecek ve stadyum konserlerini içermeyecek” bir Bahar Şenliği hayaliyle yanıp tutuşan ve bu esnada da Kavaklık direnişini hafızasından tamamıyla sildiği anlaşılan kayyım Rektörlük, “öğrencilerimizin ve diğer katılanların güvenliğinin sağlanması imkânsız” söylemiyle de kampüsün güvenliğini sağlama sorumluluğunu yerine getiremediğini bizzat itiraf ediyor. 2022’den beri Bahar Şenliği’nin düzenlenmesi türlü bahanelerle engellenen ODTÜ kampüsünde öğrencilerin güvenliği, güvenlik personelinin artırılmasına rağmen sağlanamıyor. Kampüse dışarıdan izinsiz giren şahısların tacizine uğrayan öğrenci sayısı her geçen gün giderek artarken, İç Hizmetler Müdürlüğü bu gibi durumlara müdahale etmek yerine gözüne kestirdiği birkaç öğrencinin peşinde gezip mesai saatleri boyunca kendince gözcülük yapmak ile meşgul oluyor. Atanmış ODTÜ Rektörlüğü, öğrencisinin güvenliğini değil kendi güvenliğini ön planda tuttuğunu işte bu şekilde gözler önüne sunuyor. Tabii kendi güvenliğini her gün psikolojik, zaman zaman da fiziksel şiddet uyguladığı ODTÜ öğrencisinin tehdit etmesinden şüphe duyuyor olacak ki, atanmış Rektör korkup eşiğinden girilemeyen o kapıların ardına saklanıyor. Bütün bunlar bir araya geldiğinde sosyal medya hesaplarından ODTÜ’nün Türkiye’nin en iyi üniversitesi olduğu vurgusunu yapan atanmış ODTÜ yönetiminin, reklamını yaptığı her şeyi ezip yok etmeye çalışan bir kurum olduğunu anlıyoruz. Üstelik bahsini ettiği bu “en iyi üniversite”nin yurtlarında hijyen koşulları sağlanamıyor, yemekhanesinde öğrenciler yeterli ve dengeli beslenemiyor ve sağlık merkezinde öğrencilere ve çalışanlara yeterli destek sağlanamıyorken kayyım yönetimin kendisi bu koşullardan habersiz kalmayı tercih ediyor ve lüks hayatına kaldığı yerden devam edebiliyor.
Mücadele zaman zaman zayıflayıp engellere çarpsa da ardından tekrar ivme kazanıyor.
Taraflar arası güç dengesi bu kadar eşitsizken ODTÜ öğrencileri ve bileşenleri, her bir taşında direnişin izleri olan bu kampüste mücadeleye bir an olsun ara vermediler. Mücadele zaman zaman zayıflayıp engellere çarpsa da ardından tekrar ivme kazanıyor ve varlığını hep sürdürmeye devam ediyor. Baskının giderek şiddetlendiği bu günlerde birbirine daha da kenetlenmek, ivmeyi arttıran bir parça olmayı başarabilmek belki de içinde bulunduğumuz bu durumda bir çıkış yolu bulmak için iyi bir başlangıç noktası olabilir. Rektörlük önünde Devrimde Şenlik için geçirilen on bir günde birbirine kenetlenen öğrenci kitlesi kadar aktif bir kitle belki de ayarlardır mücadelenin büyütüldüğü alanlarda bir araya toplanamıyordu. Fakat yine de geçirilen o günlerde direnişin hep beraberken ne kadar kıymetli olduğu, kampüse yeni gelen hazırlık öğrencilerinden görece apolitik kalmayı tercih eden öğrencilere kadar kanıtlanmış oldu. Öğrenci dayanışması, Rektörlük önündeki direniş kampından başlayarak büyüdü; Hacettepeli, Bilkentli ve Mülkiyeli öğrencilere kadar ulaştı. Yağmurlar yağdı, fırtınalar çıktı, sınavlar ve dersler geldi geçti, yorgunluğa, açlığa ve susuzluğa rağmen öğrenciler el ele verip dayanışmalarını sürdürmeye devam ettiler. Tüm bunlar aslında öğrencilere beraber ne kadar güçlü olduklarını ve yanlarında durup direnişin bir parçası olan “yabancı” bir kişinin kendileriyle beraber “aile” olduklarını göstermiş olabilir. Zalime karşı direnişin insana yaşadığını hissettirdiğini fark ettirmiş olabilir. Omuz omuza sloganlar attığı kişilerin belki de bir gün en yakın arkadaşı olabileceğini anlatmış olabilir.
Öğrencilerin ve toplulukların her baskıda daha da güçlenip birleştiği bir gelecek, kayyımların var edilemeyeceği bir alan yaratabilir. Umut bazen oldukça azalabilir ama asla tükenmeyecek. Çalınmamış kapıları çalacak, açan olmazsa yıkacak, hak ettiğini alacak ve daha fazlası için mücadele edecek bir öğrenci dayanışması var oldukça umut asla tükenmeyecek.
Referanslar:
5 Ocak 2023 [A-OGRENCI-DUYURU: 484] Gündemdeki Konular ile İlgili Bilgilendirme – ODTÜ Rektör
8 Haziran 2023 [A-OGRENCI-DUYURU: 540] İzinsiz Yürüyüş ile İlgili Bilgilendirme hk. – ODTÜ Rektör
1 Ekim 2023 [A-OGRENCI-DUYURU: 582] Bilgilendirme – ODTÜ Rektör
2 Mayıs 2024 [A-OGRENCI-DUYURU: 683] 35. ODTÜ Bahar Şenliği Bilgilendirmesi – ODTÜ Rektör
Editörler: Berk H. Topaktaş, Umay Külekçi, Zeynep Sena Yüksel