Uzun bir satranç maçına benzer hayat. Sadece siyah beyaz gibi görünse de; mantık, duygular ve zeka ile harmanlanır.
Her ikisinde de geleceği düşünerek hareket etmek önemlidir. Yaptığınız her hareketin, aklınızdaki her düşüncenin ayrı bir rolü vardır hayatınızda. Kimi doğru, kimi yanlış, kimi güçlü, kimi zayıf. Bazıları ilk adımda işe yarar, bazıları sonunda. Ama kazanmak için hepsi gereklidir.
Küçük adımlar atarak başlamanız gerekir, cesurca, tıpkı piyonlar gibi. Diğer taşlara göre sayıları çoktur belki ama cesurca atılan bu küçük adımlar asla küçümsenmemeli… Destek verir. Sonrasında dev adımlara da dönüşebilir ve hayatta hep kazanmanızı sağlar, tıpkı piyonun tahtanın sonunda vezir olması gibi.
Doğru olduğunu düşünerek attığınız adımların, yaptığınız hamlelerin, karşı hamle ile ne kadar olumsuz ya da yanlış olduğunu görebilirsiniz. “ Kazandım “, “ haklıyım ”, dediğiniz anda kaybedersiniz. Geri de alamazsınız. Ancak daha güçlü hamleler ile telafi edebilirsiniz bu durumu. Bazen açmaza düşer hiçbir yere kımıldayamazsınız, kaybedebilirsiniz ama çok şey de öğrenirsiniz.
Bazen de dümdüz ilerlemek gerekir, sağa sola hiç sapmadan, “nasıl kaçırdım, nasıl atladım bunu “ dememek için, kale gibi. Hayatın ağırlığı çöker insanın omuzlarına bazen. O zaman, bir anda bir hamle yaparsınız, satrançtaki fil gibi. Bir hareket ile kaderinizi değiştirirsiniz. Bazen de bir yan kareye, tam yanı başınızdaki kişiye ulaşmak için çok uğraş vermeniz gerekir, dere tepe atlayarak, dağları aşarak, at misali.
Şahın gitmesi oyunun bitmesidir. Ya vardır ya yok.
Bence en önemli taş vezirdir. Hayat arkadaşınız gibidir, eşiniz gibi. Orada olduğunu bilirsiniz, iyi ki var dersiniz. Sizi hep kollar, her konuda destekler, tüm güçleri ile sonuna kadar yanınızda olduğunu hissettirir. Tıpkı satrancı kimle oynadığınızın önemli olması gibi. Keyif almak ve hayatın sonuna kadar mutlu olmak için.
Kendinize bir iyilik yapın ve satranç oynayın.
“Deniz Karahasanoğlu adlı yazarımızın Kybele dergisindeki yazısından alınmıştır”