Ana SayfaKampüsODTÜ Barınma Sorunu Sebebi 2019 Kavaklık Direnişi Yüzünden mi?

ODTÜ Barınma Sorunu Sebebi 2019 Kavaklık Direnişi Yüzünden mi?

Türkiye’de gerek politik gerek bürokratik olarak yerleşmiş oldukça ilginç gelenekler var. Bunlardan en belirgin olanı ise bir sorun yaratarak o sorun vasıtasıyla birçok hata ve beceriksizliği örtbas etmektir. Türkiye siyasetinde yaratılan sorun, dış mihraklar ve onların nifak tohumu eken iç mihrakları olurken ODTÜ’de bu sorun, rektörlük dışında herkes olabilir fakat hiçbir zaman kayyım Verşan Kök ve işbirlikçileri olmaz. Bu tutumun bir örneğini de geçtiğimiz gün 13. Yurt’ta kalan depremzedelerin yaşam koşullarının kötüleştirilmesi ile ilgili tepkilerin yoğunlaşması üzerine rektörlük tarafından gönderilen e-postada gördük. Bu e-postanın içeriğinde her şeyin kusursuz yapıldığını belirterek bir kez daha sorumluluktan kaçınmış ve bir iktidar geleneği olarak mağdur edebiyatına başvurulmuştur. Bununla beraber yaşanan sorunu konunun özünden saptırarak okulun “nifak tohumu eken iç mihrakları” suçlanmıştır. Verşan Kök’ün e-postada bahsettiği 2019 yılında yurt yapılmasına karşı çıkan malum (!) kişilerden biri olarak hesap vermeye değil hesap sormaya geldim. Gelin sizlere “mevzu bahis yurda karşı çıkmak” olarak lanse edilen Kavaklık Direnişi’nin yıllar geçmesine rağmen neden hâlâ biricik Verşan Kök ve işbirlikçilerini rahatsız ettiğini ve bu meselenin gerçek yüzünü anlatayım.

Kavaklık Direnişi Yurt Yapılmasına Mı Karşıydı?

Elbette ki hayır. Barınma sorunu olduğu gerçeğini kimse reddetmedi ve hatta o dönemde başka oluşumlar tarafından yapılan birçok çalışmanın yanısıra bizler Kavaklık İnisiyatifi olarak da küçük düzeyde bir seferberlik oluşturuldu. Evini geçici olarak ODTÜ öğrencilerine açabilecek kişiler ile açıkta kalan öğrencileri buluşturmaya yönelik çabamız oldu. Biz, 2019 yılında yurt yapılmasına karşı olan malum (!) kişiler olarak yurdun okulun içinde tamamen okuldan bağımsız bir yönetime, KYK yönetimine devredilmesine ve yurt yapılmasının ötesinde amaçlar taşıyan bu projeye karşı çıktık. Nitekim bahsedilen “yurt” kocaman bir kompleks olarak tasarlandı. Bu tasarımda 4000 kişilik barınma alanı yanında konferans salonları gibi barınma ile hiçbir ilgisi olmayan yapılar da yer alacaktı. Bu yurt tamamen Gençlik ve Spor Bakanlığı Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı bir kompleks olacaktı. Bu yurda alınacak olan öğrenciler ise kurumun diğer tüm yurtlarında olduğu gibi KYK tarafından belirlenecekti. Yine bu yurtlarda kalanların barınma koşullarını ve barınmaya devam etme durumunu KYK kontrol edecekti. Yalnızca muhalif olduğu için, LGBTİ+ olduğu için yurtlardan atılan öğrenciler olduğunu göz önünde bulundurursak bunun bizler için ne anlam ifade ettiğini derinlemesine anlatmaya dahi gerek duymuyorum.

  Öte yandan kurulacak kompleks içindeki konferans salonlarının ne tür bir ihtiyaç karşılacağını, KKM’nin ne güne durduğunu da konuşmak gerekiyor. Halbuki bu denli elzem olan bir barınma sorunu varken projeye neden KYK’nın yöneteceği konferans salonu eklendi? Bunun kaplayacağı alanı daha fazla barınma alanı oluşturmak için kullanamaz mıydık? Bu soruların cevabı tabii ki hayır. Eğer mesele barınma sorununu çözmek olsaydı oraya bir kompleks değil yurt yapılırdı çünkü 2017 yılında KYK yurtlarında “bekarlık çıkmaz sokak sen evlenmeye bak!” sloganı ile yapılan “evliliğe hazırlık okulu”, KYK yönetimindeki bir konferans salonu olmazsa yapılamazdı. Dolayısıyla kayyım Verşan Kök’ün e-postada “yapılmaması barınma sorunu yarattığı” dediği yurt aslında KYK’nın yapmak istediği ve okulumuzun sosyal, demokratik geleneğini zedelemek isteyen bir truva atı projesinden başka bir şey değildi. Bizler her defasında hem Verşan Kök ve işbirlikçileriyle yaptığımız toplantılarda hem de konuştuğumuz her alanda yönetiminin ODTÜ’de olacağı bir yurt yapılması gerektiğini dile getirdik. Yani biz 2019 yılında yurda karşı çıkmış ve dolayısıyla barınma sorunu yaratmış malum (!) kişiler değil barınma sorununun ODTÜ tarihinden bu yana yapıldığı gibi yurdun kim tarafından yapılacağı fark etmeksizin yönetiminin ODTÜ’ye devredileceği şekilde yapılması gerektiğini savunan ODTÜ bileşenleriydik.

  Ayrıca son zamanlarda KYK yurtlarında arkadaşlarımızı ihmaller sonucu kaybederken aslında bu yurdu ODTÜ bileşenleri olarak neden istemediğimiz bir kere daha anlaşılmıştır. Bizler gelenekleşmiş demokratik bir usul olarak yurtlarımızda yaşanan sorunları okul içinde çözmeye çalışırken eğer KYK yönetiminde bir yurt olsaydı bunu hiçbir demokratik usul ile çözemiyor olacaktık. KYK yurtlarının niteliksizliğini, beslenme ve barınma ihtiyaçlarını hem ekonomik konjonktüre uymayan usullerle hem de sağlık koşullarında yetersizliklerle barınma ihtiyacını karşılamadığını, yaratılan ortamın güvensizliğinin de arkadaşlarımızı kaybetmemize yol açtığını artık hepimiz biliyoruz. Bu yüzden sanki çok matah bir yurt olacakmış gibi buna karşı çıkmış her kişiyi ve kurumu ODTÜ’den yabancılaştırarak barınma sorununa bizler sebep vermişiz gibi göstermek abesle iştigal etmektir. O yüzden hesap vermenin ötesinde hesap soruyoruz! Hiçbir güvenliği olmayan ve arkadaşlarımızın ölmüne sebep olan KYK yurtlarına ODTÜ öğrencilerini emanet etmeyi barınma sorununu çözmek mi sanıyorsunuz? Madem amacınız barınma sorununu çözmekti başta ODTÜ Mezunları Derneği olmak üzere birçok kurum, kuruluş ve kişi bu yurdu yapmayı teklif etmişken neden kabul etmeyip illa KYK’nın yapmasını istediniz? Bu ısrarınızın sebebi KYK yani iktidar ile maddi ve manevi bir çıkar ortaklığınız mı olması mıydı? Malum kişiler diye öcüleştirdiğiniz malum (!) kişilerden biri olarak, en önemlisi ise bir ODTÜ öğrencisi olarak, kayyım rektörün meşruiyetinin dahi olmadığı o koltukta oturarak bizlere parmak sallama haddinde olamayacağını, daha birkaç ay önce yuhalandığı için kaçmak zorunda kaldığı mezuniyette bizim rektörümüz olamayacağını, okulun hiçbir alanına “protesto edilirim” korkusuyla güvenlik olmadan giremeyeceğini şu iki dönemlik atanmışlık sürecinde yeterince anlattığımızı düşünüyorum. Hesap vermesi gereken biz değiliz, Verşan Kök ve işbirlikçileridir ve biz ODTÜ bileşenleri olarak hesap sorduk, soruyoruz ve sormaya da devam edeceğiz. Nasıl ki Hasan Tan, ODTÜ tarihinin karanlık tozlu sayfalarındaysa aynı şekilde ODTÜ’nün sosyal, demokratik ortamını yok etmek isteyen kayyım Verşan Kök de aynı tozlu sayfalarda toz olup gidecektir.  

Neden Kavaklık’a Yurt Yapılmaması Savunuldu? 

Kavak ağacı, kapitalist sistemin yasallığında ticari amaçlı bir ağaç olarak geçmektedir. Bunun doğru bir olgu olup olmamasını başka tartışmalara bırakarak Kavaklık’ın ticari bir alan olmadığını ifade etmek gerekir. Her ne kadar alanda bulunan ağaçlar geçmişte bunun için dikilmiş olsa da onlarca yıl kendi haline bırakıldığından çok zengin bir flora ve faunası bulunmaktaydı. Bu tespitleri elbette sadece gözle gördüğümüzle ifade etmiyoruz. Bu tespitleri, okulumuz hocaları ve öğrencileri tarafından Kavaklık üzerine yapılan bilimsel çalışmalar ve ekoloji alanında uzun yıllardır çalışan Kırsal Çevre Derneği gibi kurumlarla yapılan sayım çalışmaları sonucu ortaya koyuldu.

  İlk olarak Kavaklık’ta yapılan sayımlarda okulun 8 Temmuz 2019’da gönderdiği e-postada belirttiği gibi 300-400 ağaç değil yeni yeşeren fideler ve çalı türleri dahil edilmeksizin tam olarak 2801 ağaç bulunduğunu ifade etmek gerekir. Bu ağaçların bazılarının gövde çevresinin 1 metreyi aştığı ayrıca 75 farklı tür otsu bitki bulunduğu da saptanmıştır. Bu sebeple 40.000 metrekare alana sahip olan Kavaklık boş bir arazi değil bir ekosistemdir. Bu alanda yapılan keşifler sonucunda endemik bir adaçayı türü olan Salvia Cryptantha tespit edilmiştir. Ayrıca yine aynı keşiflerde Orta Anadolu’da nadir görülen bir orkide türü olan Cephalenthera Damasonium da tespit edilmiştir. Bu iki bitki türü ODTÜ’de yalnızca Kavaklık’ta saptanmıştır. Ayrıca yapılan kuş gözlemlerinde Kavaklık’ta yaşayan 27 farklı kuş türü de tespit edilmiştir. Bununla birlikte direniş alanında çadırda nöbet tuttuğumuz dönemde bizleri evinde istemediğini belirtmek için ayakkabılarımızı parçalayan bir tilki olduğunu da orada en azından bir gece nöbet tutmuş herkes hatırlayacaktır. Bütün bunlarla birlikte orada yaşayan kirpiler, fareler, salyangozlar, yılanlar ve onlarca başka canlı olduğunun da altınız çizmek gerekir. Fakat ne yazık ki aylarca bu alanı korumaya çalışmamıza karşın 8 Temmuz 2019 günü kayyım Verşan Kök okula 5000 polis (ODTÜ iç hizmetlerinin verdiği sayı) sokarak bizleri şiddet ve zor kullanma yoluyla alandan uzaklaştırdı ve bütün önleme çabalarımıza rağmen endemik bitki türlerinin ve onca doğal yaşamın olduğu Kavaklık birkaç saatte yerle bir edildi. Yine de yılmadık ve mücadelemize devam ettik. Sonrasında zaten yapılan işlemlerin hukuksuz olduğu anlaşılmış, intifa hakkının ODTÜ tüzel kişisinde değil ODTÜ Geliştirme Vakfı’nda olduğu ortaya çıkmış ve oraya herhangi bir inşaat yapılamamıştır. Daha sonrasında orada bulunan malum kişiler olarak sloganımızı değiştirdik ve artık kesilen ağaçların köklerini yeşerteceğimizi haykırdık. Nitekim onca yıldan sonra herkesi TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü’nün hemen yanında (Google Haritalar’a ODTÜ Kavaklık yazarak da ulaşabilirsiniz) bulunan Kavaklık’a bir yürüyüş yapmasını ve söz verdiğimiz gibi kesilen kavakları köklerinden yeşerttiğimize şahit olmasını dilerim. Bizler bu yüzden oraya herhangi bir yapılaşmanın yapılmasına karşı çıktık.

Kim Kimden Hesap Soruyor?

Bütün bu anlattıklarımı bir teraziye oturttuğumuzda şu soru ortaya çıkıyor: “Kim kimden hesap soruyor?”. 2019’da Kavaklık’ta yapılan, kayyım Verşan Kök’ün imzasının bulunduğu bir doğa suçudur. Kayyım Verşan Kök, belki o dönemi yaşamamış arkadaşlarımızın olduğu yanılgısına kapılarak sanki masum bir yurt projesiymiş gibi lanse etmek istemiş olabilir ve bizleri yıllardır geçmeyen yürek acısıyla suçlamak istemiş olabilir lakin tarih hiçbir suçu affetmeyecektir. Burada hesap soracak meşru tek bir taraf vardır o da ODTÜ bileşenleridir. 2019 yılında okulumuzun tarihine, geleneğine, doğasına karşı işlenmiş bir suç karşısında hesap verecek tek mercii bu okulda meşruiyeti olmayan iktidar piyonu Verşan Kök ve işbirlikçileridir. Bizler yani ODTÜ bileşenleri şayet bir yanlış yaparsak kayyım Verşan Kök ve işbirlikçilerinin aksine özeleştirel bir tavır içerisinde olmaktan asla geri durmayız. Nitekim bu okul ve bu okula sahip çıkma geleneği ‘68 ODTÜ devrimci hareketinden,  Sinan Cemgillerden bizlere emanettir ve siz Hasan Tanlara bu okulu ve geleneğini yok ettirme hazzını yaşatmayacağız!


Editörler: Ece Özbay, İlayda Karademir

BENZER İÇERİKLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sponsor

Bu platform Nish Digital tarafından desteklenmektedir.

POPÜLER İÇERİKLER