Ana SayfaGenelKaçış Bileti

Kaçış Bileti

“Korktuğunuz, emin olmadığınız, rahatsız hissettiren hikâyeler yazın. Size meydan okuyorum. Daha iyi olabilmemiz, kendimiz ile ilgili hislerimizden emin olabilmemiz için, bizleri başkalarının yaşamlarını araştırmaya ikna eden ve karşılığında sürekli göz önünde olma ihtiyacını hissettiren, ki özellikle günümüzde başarı göz önünde olmakla ölçülürken, bu dünyada görünmez olmaktan korkmayın. Dünyadan, bizlerden, bir süre için görünmez olmaktan. Ve bu sessizlikte sizi bulacak şeyleri fark edin. Bu ödülü, cinsel tacize uğrayan herkese adıyorum.” 

Yaratıcısı olduğu I May Destroy You ile Mini Dizi dalında En İyi Senaryo ödülünü kazanan Michaela Coel’in yukarıdaki ödül konuşması, masumların suçlulardan daha suçlu hissettiği bir distopyada yaşayan bana verilmiş bir kaçış bileti gibiydi. Aydınlığın tanımını dahi bilmediğim bir yerden, yaydıkları ışıkla kendi aydınlıklarını yaratan insanların yanına tek yön bir bilet. Dışardan bakıldığında lütuf gibi duran bu biletle ne yapacağımı karar verme sürecimi ise tek kelime ile anlatmam istenseydi hiç kuşkusuz savrulmak derdim. Sanki kuru bir yaprakmışım da bütün sonbahar rüzgarları banaymış gibi. Kulağa klişe gelecek biliyorum ama insan gerçekten de her şeye alışırmış, en kötüye bile hatta alışılagelmişin dışına çıkmak, dünyanın en zor problemini çözmekten daha zormuş. Zihnimde kurduğum bütün çıkmaz sokaklara rağmen bu yolculuğa çıkmak ve sessizliğimin bana getirdiklerini anlatmak için buradayım, bu satırları yazıyorum. 

Hayatımdaki bazı konuları “Teorikte Bildiğim Ama Pratiğe Dökmekte Başarısız Olduğum” başlığı altında sınıflandırmam gerekseydi bu yazıyı yazmadan önceki zaman diliminde oluşturduğum listenin ilk sırasında ‘suçlu olmadığımı bilmek’ yer alırdı. ‘Suçlu olmadığımı bilmek’ ifadesi bakıldığında genelleme gibi gözükse de kendi yolculuğumda spesifik olarak iki konuyu kapsıyor: Taciz ve Dayanışma. 

Elisabeth Kubler Ross’un sevdiğim bir sözü vardır: “Tanıdığım en güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu bulmuş insanlardır. Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar; onlar oluşurlar.” Zamanında bu söz üzerine düşünürken kendi hayatımdaki ‘tanıdığım en güzel insanlar’ın ortak bir noktada buluştuğunu acı verici bir şekilde fark etmiştim. Bu insanlar, hayatlarının bir noktasında farklı çeşitlerde ve boyutlarda tacizle karşılaşmış kişilerdi. Bunu benimle paylaştıklarında ise elimden geldiğince onlara hiçbir koşulda suçlu ve yalnız olmadıklarını hissettirmeye çalıştım. Çevremizde mağdur suçlayıcı tavırlar takınan kişiler var olduğu sürece yalnız ve suçlu olmadığımız halde bu şekilde hissedebileceğimizi biliyordum.  

Zorlu ve dik yokuşlar sonrasında aslında bilmekle anlamanın aynı şey olmadığını, aralarında incecik bir çizginin var olduğunu ve bazen kendimiz için doğru olmayan tarafta durabileceğimizi öğrendim. Bu noktada yalnız ve suçlu olmamak, bildiğim ama anlayamadığım şeylerden biriydi. Konu kendime döndüğünde sanki bu bilgi aklımdan buharlaşıyordu ve zihnimde oluşturduğum çeşitli senaryolarla baş başa kalıyordum. “Başka bir kıyafet giyseydim, o sokaktan değil de bir alt/üst sokaktan geçseydim, başka saatte dışarı çıksaydım bu olay yine de başıma gelir miydi?” sorusuyla başlayan ve içten içe kendimi suçlu bularak birilerine anlatırsam yargılanırım diye korkarak sonlandırdığım senaryolardı bunlar. Korkunç ve işin içinden asla çıkamadığım senaryolar. 

Ancak şimdilerde anlıyorum ki; yeryüzündeki en kapalı kıyafeti de giyseydim, en işlek saatte, en kalabalık sokaktan da geçseydim karşımdaki zihniyet değişmediği sürece aynı senaryoyu yaşayacaktım. Çünkü suçlu; bunca zamandır ben değil tacizcinin, tacizciyi -layıkıyla yargılanmayacağını bildiği için- rahat hissettirenlerin, mağduru suçlayanların zihniyetiydi. 

Kendi içimde bu suçluluk duygusuyla savaşırken zaman zaman üzerine yenilerinin de eklendiği oldu. Cinsel suçlarla ilgili gerçek veya kurgusal (kitap/dizi/film vb.) herhangi bir şeye rastlamak, konunun benim için kelimenin tam anlamıyla tetikleyici içerik kategorisinde bulunmasından dolayı sindirmesi pek de kolay olmayan bir durum. Özellikle sosyal medyada adalet arayışına girilmiş bir konuya rastladığımda detayları öğrendikçe bütün korkularımın, kaygılarımın, üzüntülerimin beynimin içine doluştuğunu, savunmasız kaldığımı hissediyorum ve kendimi korumak adına içgüdüsel olarak her şeye ve herkese karşı kapatıyorum. Bir nevi hayatta kalmaya çalışıyorum da denilebilir. Bir tarafım bütün bu hayatta kalma meseleleriyle uğraşırken diğer yanım ise dayanışmaya yeteri kadar destek veremediğini düşündüğü için yetersizlik ve suçluluk hissiyle boğuşuyor. Hatta günün birinde kendisi aynı dayanışmaya ihtiyaç duyarsa bunun hak etmediği halde var olacağını bile düşünüyor. 

Sanki bir yapılacaklar listesi varmış da onları tamamlarsam ancak dayanışmanın parçası olabilirmişim, dayanışma kavramanın keskin çizgileri varmış ve o çizgilerin dışında kalıyormuşum gibi hissettiğim bir dönemde bu hislerimi anlattığım bir arkadaşımın ‘Kendine de kızma, hepimiz en görünen mücadelenin bir parçası olmak zorunda değiliz. Ben tweet atar, eyleme giderken sen de beni hayatta tutacak motivasyonu vererek o mücadeleyi beslersin.’ mesajı bazı şeyleri daha net anlamama yardımcı oldu. Dayanışma sandığımdan daha geniş bir alanı kaplayan esnek bir şeydi aslında; tweet atan da eyleme giden de bunları yapanlara yaptıklarınla gurur duyuyorum diyebilen de bunun bir parçasıydı. Herkes gücünün yettiği kadar vardı ama sonuçta vardı, suçluluk duymaya gerek yoktu. 

Bütün cinsel suç mağdurlarının yaşadıklarını iyileştirecek ve bir daha hiç kimsenin buna maruz kalmamasını sağlayacak süper bir gücümün olmasını çok isterdim. Ancak henüz böyle bir güce sahip değilim ve üzülerek söylüyorum ki her gün bu tip olaylar olmaya devam ediyor. Bunları görüyoruz, duyuyoruz, okuyoruz ve hatta yaşıyoruz. Bu yazıyı da bir yerlerde kendini yalnız ve suçlu hisseden birileri varsa onların kaçış bileti olması dileğiyle yazdım. İnanmanın zor olduğunu biliyorum ama gerçekten de suçlu veya yalnız değilsiniz, değiliz!

Umduğunuzdan daha fazlasını bulmanız dileklerimle,

Gülser. 


Editörler: Ceren Deniz, İlayda Karademir

BENZER İÇERİKLER

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sponsor

Bu platform Nish Digital tarafından desteklenmektedir.

POPÜLER İÇERİKLER