Ana SayfaÖne ÇıkanlarKışlada mı Vatan?

Kışlada mı Vatan?

Tarih boyunca “vatan” kelimesi; kapitalist, baskıcı, emperyalist ve anti-demokratik sistemler tarafından kendi kirli işlerine kılıf uydurmak için kullanıldı. Gerektiğinde insanları vatan uğruna ölüme gönderenler, sadece kendi çıkarlarını savunan savaşlardan büyük kazanımlar elde ederken halklar üzerindeki sömürüyü daha da derinleştirmeyi hedefledi. Güneşi görmek için karanlığı kazan maden işçilerinin, mülteci kamplarında yaşanılabilir ülke arayan göçmenlerin, ataerkinin sıradaki kurbanı olmamak için sokağa çıkma saatlerine bile dikkat eden kadınların ve toplumun daha nice kesiminin cesetlerine basarak zirveye ulaşanlar; biraz daha yükselmek için ezmeye, öldürmeye devam ederken en çok haykırdıkları kelime hep vatan oldu. Peki bu vatan kelimesi çocukken bize öğretilen o masum vatan kelimesiyle aynı mı? Veya vatan gerçekten masum bir kelime mi? 

Günümüz dünyasında eli kanlı rejimler, her metrekarede savaş çıkarmaya çalışırken bu savaşları destekleyecek kitleleri oluşturmak için de büyük çaba sarf ediyor. Vatan kelimesinin arkasına sığınıp kendilerine gösterişli hayatlar kuranlar, kendilerinden her zaman aşağıda olacağına emin oldukları yoksul halkın hem canını hem malını istismar etmek için birbirinden farklı yöntemler oluşturuyorlar. Yaratılan karanlığın ve durumu meçhul bir geleceğin üstüne gün sonunda sadece kendi ceplerine hizmet edecek propagandalarla insanları ne uğruna olduğunu sorgulamadan ölmeye, öldürmeye koşan robotlara dönüştürüyorlar. Ölümü kutsallaştırarak insanları kandıranlar, her şeyi vatana, vatanseverliğe bağlıyor. Çok küçük yaşlarından insanların beynine âdeta kodlanan bu vatanseverlik algısı, gerektiğinde onları çarkın işlek bir dişlisine çevirmek için özenle şekillendiriliyor. Vatan kelimesinin altında düşmanlığı, kini, nefreti aşılayarak geleceklerini garantileyenler, kullandıkları insanları korkunç bir geleceksizlikle ödüllendiriyor. Paranın dünyasında emeğe, nefretin dünyasında sevgiye savaş ilan edenler; her koşulda barışı engelliyor, daha çok kan karşılığında daha zengin bir hayat kurmaya devam ediyor. 

Ölümden ve kandan beslenen bu kirli düzenin en büyük düşmanıysa tüm dayatmalara rağmen farklı düşünen, tek bir ülkenin sınırlarını değil tüm dünyayı vatan olarak görenler oluyor. Milliyetçilik maskesi altında yönettikleri halkları her türlü ezenler, bu ezilmeye karşı başkaldıranlara “vatan haini” damgası yapıştırıyor; ötekileştirmeye, hedef göstermeye, hatta cezalandırmaya çalışıyor. “Erleri çekin, rütbeliler gelsin” diyenleri vatan haini ilan edenler, gencecik erleri kendi çıkarları için başka ülkelerin sınırları içerisinde öldürürken faşizme sürükledikleri halklar, bu olanlara ses çıkarmak yerine alkışlıyor. Gericiliğin, yoksulluğun ve ezilmenin bu denli yükseldiği dönemde eşit ve özgür bir yaşam için savaşanlar, yalancı vatanseverlikleriyle insanları kandıranların bir numaralı hedefi hâline geliyor. Vatan belirledikleri sınırları bir gece içinde birkaç milyar dolarla değişmeye hazır olanlar, sınırsız bir dünya isteyenlerden daha mı vatansever? Devrimci bileklere vurulan kelepçeler mi daha onurlu, yandaş boyunlardan asılan madalyalar mı? 

Her köşesinde “önce vatan” yazan askeri kışlalarda işçi çocukları her an ölüm tehlikesiyle bekletilirken hayatın diğer tarafında zenginler yurtdışında üniversitelerde okuyor, en tehlikesiz şehirlerde yaşıyorlar. Oturdukları sıcak evlerden savaş çağrısı yapanlar, sonrasında yaşanacak yıkımdan en ufak bir zarar görmezken bu durumdan kurtulmak için yeteri kadar parası olmayanlar savaşın tüm kötü sonuçları ile karşı karşıya bırakılıyor. 

Savaşlarda ön saflarda hep halk ölürken zafer nedense yönetenlerin oluyor. Ölüm kokan kışlalar bir kesimin kabusuyken başka birileri tarafından yüceltiliyor, şerefli bir hizmet yeri gibi gösteriliyor. Bu kışlalarda mı vatan; bu kışlalar da mı vatan? Gerektiğinde başkalarının vatan dediği topraklara, gerektiğinde vatanlarını arayan halklara saldırma kararları alan yerler mi vatan? Kendi ülkesinin insanına işkence edilmesi için hapishaneye dönüştürülecek, gerektiğinde tanklarını kendi halkına çevirecek yerler vatandan sayılır mı?

Yıllardır yaşadığı topraklarda anadillerinde eğitim göremeyen çocukların, faili meçhullere kurban giden evlatlarının katillerini arayan annelerin, sadece rektörünü seçmek istediği için polis copları altında kalan üniversite öğrencilerinin, bakımsız iş yerlerinde ölüm riskiyle ekmek parası kazanmaya çalışan emekçilerin, eşit, özgür ve mutlu bir gelecek istediği için idam sehpalarına çıkarılan gençlerin bir vatanı var mı? Yoksa bu insanlar iddia edildiği gibi bölücü vatan hainleri mi? Doğruyu aramak vatana ihanetse, vatan haini neden bir hakarettir? 

…Vatan çiftliklerinizse, 

Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,

Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,

Vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,

Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,

Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,

Vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, 

Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,

Vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması

topuysa,

Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, 

Ben vatan hainiyim…

Alıntı: Nazım Hikmet Ran – Vatan Haini

Editörler: Cansu Sezen Erpolat, Elif Gülare Çakır, İlayda Karademir

BENZER İÇERİKLER

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sponsor

Bu platform Nish Digital tarafından desteklenmektedir.

POPÜLER İÇERİKLER