Ana SayfaÖne ÇıkanlarDeprem, Dayanışma, Kadınlar

Deprem, Dayanışma, Kadınlar

6 Şubat Maraş depremlerinin ve artçılarının ardından Maraş’ta, Antep’te, Adıyaman’da, Hatay’da, Osmaniye’de, Urfa’da, Diyarbakır’da, Adana’da, Kilis’te ve Malatya’da gerçekleşen felaketin boyutunu anlatmakta kelimelerin yetersiz kaldığı büyük bir yıkım yaşandı. Halklarımızın maruz kaldığı depremlerin akabinde dayanışmasını yükselten birçok siyasi parti, kurum, kadın ve sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek gösterdiği seferberlik güçlenerek devam ediyor.

Bu yazının izleği öncelikle deprem bölgelerinde gözlemlenen; kadınların ve feminist ağların temel ihtiyaçları karşılamak için gösterdikleri dayanışma, kadınların bölgede yaşadığı temel sorunlar, depremden en çok etkilenen bölgelerden biri olan Antep’te depremden etkilenen kadınların deneyimleri olacak. 

Enkaz altında kalan düzene karşı dayanışmasıyla yeni bir yaşamı örecek kadınlar

Depremlerin ardından kadın ağları ve feminist ağlar deprem bölgesine dayanışma için ilk gelen kurumlardandı. Depremin ilk gününden beri en temel kadın ihtiyaçlarının sağlanması için çağrı yapılıyor. Hijyen, bölgede en büyük problemlerden biri iken; devrimci örgütler, sol ve feminist kurumlar hijyenik ped temini, iç çamaşırı, havlu, su gibi temel ihtiyaçları karşılamak için ilk günden beri çalışıyorlar. Vajinal enfeksiyon ve idrar yolu enfeksiyonları en sık rastlanan hastalıklar arasında olduğu için düzenli sağlık hizmeti, seyyar kabinler, konteynır çamaşırhaneler sürekli talep ediliyor. Ancak bu ihtiyaçların hepsi acil ve sürekli ihtiyaçlar olduğu için depremin yarattığı yıkımın unutulmaması ve ihtiyaç taleplerinin karşılanması gerekiyor. Örgütlü bir şekilde mücadelelerini sürdüren birçok kurumla birlikte kadınlar ve LGBTİ+lar, hem bulundukları alanlarda hem de deprem bölgesine giderek ihtiyaçların karşılanması için yoğun bir çaba gösterdiler, gösteriyorlar. Mor tırlar yollara çıkıyor, alanda mor çadırlar kuruluyor ve en yoğun yardım akışı hijyenik ped, bebek bezi, bebek mamaları oluyor. 

Örgütlü mücadelelerini büyüten kadınlar ve LGBTİ+lar, bölgede kurdukları dayanışma çadırlarında kolektif bir şekilde erzak dağıtmak ve ihtiyaçları tespit etmek için çalışıyorlar; bölgede kadınların ve çocukların güvenliği ve sağlığı için, asla yalnız değilsiniz demek için dayanışma gösteriyorlar.

Feminist ve anti-kapitalist bir mücadelenin gerekliliği

Deprem ve artçılarının yarattığı trajedi ve yıkımın sebebi gerçekleşen afet değil patriarkal kapitalist düzenin kendisidir. Depremin asıl sorumlusu kendi var oluşlarını rant ve para hırsıyla yaptıkları denetimsiz yapılara borçlu olan sermaye düzeni ve müteahhitlerdir. Kentleri imar aflarıyla güvensiz yapılara boğan; müteahhitleri ve yapılan konutları denetlemeyen, yandaş müteahhitlerin vergi borçlarını affedip de halkına çadır temin edemeyenler, halkın vergilerini ve bağışlarını yandaş müteahhitlere peşkeş çekip hazine ödemesi garantisi ile “konut” yaptıranlardır. Devrimci ve feminist kurumlar, deprem bölgesinde yeni yaşamı inşa etmek için seferberliğin yine halkın kendi içinden büyüttüğü dayanışma olduğunun, depremin asıl sorumlularının ise rantçı ve talancı sömürü düzeni olduğunun farkındadır. 

Öte yandan, kadınlar kendilerine biçilen toplumsal cinsiyet rollerinden dolayı çocuklarıyla birlikte depremden sonra yaşadıkları travmayı atlatmak ve hayatı sürdürmek konusunda ayrıca zorluk yaşamaktadır. Tıpkı deprem bölgesinden ayrılmak zorunda kalan öğrencilerin ve göçmenlerin güvenli barınma hakkının sağlanması gibi, bölgede yaşamına devam eden depremzede kadın ve çocukların da hijyenik güvenli barınma koşulları, ihtiyaç duydukları psikolojik destek derhal sağlanmalıdır. Depremzede kadınların gittikleri yerlerde şiddete maruz kalma tehdidine karşı mücadele mekanizmaları sağlanmalıdır. Devlet depremzede kadınlar için özel istihdam politikaları geliştirmelidir. 

Antep’teki Türkiyeli ve Suriyeli kadın depremzedeler

Depremden en çok etkilenen yerlerden biri olan Antep’in, merkez ilçelerinde de depremin yarattığı tedirginlikten ötürü evlerine giremeyen ve derme çatma çadırlarda kalan Türkiyeli ve Suriyeli mülteci kadın depremzedeler ile dayanışma gösteriliyor. Halk, depremler ve artçılarının yarattığı tedirginlik ve hasar sebebiyle evlerine geri dönmek konusunda çok tedirgin. Bu yüzden çadırlarda ve parklarda yaşıyorlar. Kadınlar, kendi hâlinden anlayabilecek başka bir kadının dayanışma için orada olduğunu gördüğünde sorunlarını ve ihtiyaçlarını daha rahat konuşabiliyor, derdini anlatabiliyor. 

Bunun yanı sıra, çoğu işçi depremin ilk gününden beri ücretli izin hakkı tanınmaması ve işten çıkarma yasağı gibi tedbirlerin alınmamasından dolayı gözünü kâr hırsı bürümüş patronları yüzünden hasarlı yapılara girerek işe gitmek zorunda bırakıldı. Depremzede işçi ve işçi yakını kadınlar; felaketin ve yıkımın sebebinin deprem değil kendilerini denetimsiz yapılara girmek zorunda bırakan rant düzeni ve onun patronları olduğunun farkındalar, pek tabi bu yaşananların mukadderat olmadığının da.

Öte yandan; deprem öncesi dönemde de ihtiyaç sahibi olan, depremden sonra en temel ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun hale gelen mülteci kadın depremzedelere ve bölge halkına, bölgedeki sivil ve örgütlü dayanışmalar destek olmaya çalışıyor. Depremin ilk gününden beri depremzede kadınların kendilerinin de katıldığı örgütlü dayanışmalar, civardaki kadınların ve çocukların temel ihtiyaçlarını karşılamak için dil, etnik köken gözetmeksizin bir arada çalışıyorlar. 

Ayrıca, mülteci kadınlar kendileri ve çocukları için ihtiyaçlarını talep etmek konusunda çoğu zaman dil bariyeri ile karşılaşıyorlar; kimi zaman ise insanlık dışı bir şekilde ırkçı saldırılara maruz kalıyorlar. Bölgede kurulan çadırlar, ısınma ihtiyacının sürekli olduğu, kendi kurdukları derme çatma muşamba çadırlar oluyor. Su ve nitelikli çadırlara sahip olmamaları nedeniyle hijyen koşullarının sağlanmasının oldukça güç olduğu bu çadırlarda idrar yolları enfeksiyonu, vajinal mantar gibi hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bununla birlikte bölgede Kürt, Türk, Arap halkları birbirleriyle dayanışma örerek yeni bir yaşamın inşasının temellerini birlikte atmak için çabalıyorlar.

Aramızda olanlar ve bir daha olamayacaklar için yasımızı ve isyanımızı yükselttiğimiz bir 8 Mart

Bu yıl 8 Mart’a giderken kadınların düzene karşı öfkesi her zamankinden büyük ama umudu ve örgütlü mücadele bilinciyle var ettikleri dayanışmaları da aynı derecede büyük. Depremin akabinde devrimci sol örgütlerin, kadınların ve feminist ağların örgütlü dayanışmasıyla büyüyen yardım süreci yalnızca kadınlara değil bölgedeki halklarımıza da yalnız ve çaresiz olmadıklarını gösterdi. Kadınlar kendi kurtuluş mücadelelerinin yöneldiği patriarkal kapitalist devlet ile deprem felaketinin sorumlularının aynı olduğunun farkındalar. Ekonomik krize, savaş siyasetine, şiddete, talan ve sömürü düzenine karşı yürüttükleri mücadelenin bütünleşik bir mücadele olduğunu biliyorlar. Öfkemizle, mücadelemizle, dayanışmamızla, yasımızla, isyanımızla girdiğimiz 8 Mart’a giderken bir kez daha gördük ki feminist kurtuluş ve özgürlük mücadelesini alanlarda var etmek ve yükseltmek, eşit ve özgür bir gelecek tahayyülümüzün vazgeçilmez bir parçası olmak zorundadır. 

Editörler: Aygün Uğur Saltık, Ceren Deniz, Doğa Cihan 

BENZER İÇERİKLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sponsor

Bu platform Nish Digital tarafından desteklenmektedir.

POPÜLER İÇERİKLER