Beden olumlama hareketi, dayatılan tüm güzellik algılarına ve popüler kültürün anlık taleplerine karşı bütün bedenlerin kabul edilirliğini savunur. Sosyal hayatta, medyada, ilişkilerde olumsuz temsil edilen veya hiç temsil edilmeyen bedenlerin kendilerini istedikleri biçimde ifade etmesi ve öne sürülen ideale karşı çıkmasıdır. Beden olumlama, sadece ırkçı ve cinsiyetçi yaklaşımları aşmayı denemekle de kalmaz. Bu hareketin içine çok kilolular, az kilolular, LGBTİ+ bireyler, kıllılar, kılsızlar, bir uzvunu kaybetmişler, doğuştan bir uzvu olmayanlar kısacası bütün bedenler dahildir. Ayrıca beden olumlamayı sosyal bir hareket yapan da pasif bir biçimde evde oturup her halinle güzelsin fikrini benimsetmeye çalışması değil, sosyal yaşantıda -özellikle sosyal medyada- kişilerin başlarına gelen zorbalıkları aktarması ve tekrarlanmasını engellemeye çalışan proaktifliğidir.
Yine de tahmin ettiğimiz gibi, beden olumlama fazla kilolu insanların başlattığı bir hareketin uzantısı. 1969’da Amerika’da, kilolu insanların sosyal haklarını savunmak, gündelik yaşantıda dışlanmalarını önlemek ve onlara karşı olan önyargıları azaltmak için kurulan fat acceptance yani şişmanlık kabul (NAAFA, “National Association to Advance Fat Acceptance”) isimli oluşumla başladı. Doğrudan bir başkaldırı amacıyla bir araya gelen bu topluluktaki kadınlar, zamanla topluluğun amacından saptığını düşünüp kendi örgütlerini kurdular ve fat acceptance yerini daha geniş çaplı akımlara bıraktı. Kaldı ki bu hareket sadece fazla kilolu insanlar için bir oluşumdu ve 2000’lerin başında 90’lardan kalan Heroin Chic -32 beden mankenler, başta Kate Moss- modasına karşı çıkacak bir yapıda da değildi.
Beden olumlama, sıfır-bedenden obezliğe, bu geniş beden skalasında herkesi kapsamaya çalışıyor. Hepimiz en azından bir anoreksiya veya bulimia hikayesi okumuş, dinlemiş veya yaşamışızdır. Sırf mankenlere benzemek için fiziksel ve mental olarak kendilerine geri dönülmez zarar veren insanların çoğu bu hikayelere “o zamanlar beden olumlama yoktu” diye başlıyor. Ya da görece fazladan 5 kilosu var diye sağlıksız olarak yaftalanan o insanların hiçbirinin beslenme şekilleri, egzersiz rutinleri, genleri, kan değerleri, kronik rahatsızlıkları bilinmeden yorumlanıyor. Sağlık, çok hassas ve uzmanlık gerektiren bir konu olmasına rağmen günlük hayatımızda insanları eleştirmeyi meşrulaştırmada kullanılıyor.
Beden olumlama, kilo veremeyen kadınların uydurduğu bir üşengeçlik hareketi değildir. Zorbalıklardan doğan beslenme bozuklukları, özgüven problemleri, sosyal fobiler hatta intiharlar ve ölümlere kadar daha pek çok olumsuz etkiye karşı öz savunmadır. Özetle Amerikan Sağlık Örgütünün yaptığı açıklamayla paralel olarak “fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan tam bir iyilik halinin” sağlık olduğuna inanır ve bunu gerçekleştirmenin ideal beden algısıyla ilgisi olmadığını göstermeyi ister. Yani şu an geldiği noktada ise sadece kilo problemi olan insanların savunması değil “bedeni olan herkesin” kendine ve çevresine gösterebildiği bir saygı biçimidir. Tek tipleşmeyi reddeder ve bunu en çok travmaların, anıların paylaşıldığı bir platform olarak yapar.
Giderek büyüyen bu hareketin içinde Serena Williams’tan Demi Lovato’ya birçok ünlü de var. Mesela Rihanna, ki kendisi çoğu kadının “onun gibi görünmek” için kaynaklarını harcadığı bir ikondu, son dönemde beden olumlama için çok önemli bir konumda. Aldığı kiloların yarattığı tepkiye rağmen bunun dönemsel bir bunalım olmadığını, istediği bedende olduğunu hepimize rahatça gösterdi. Markası Fenty de beden olumlamaya yaklaşımını anlatabilir, iç çamaşır modellerinin profil çeşitliliği başta olmak üzere. Markanın kozmetik ürünlerinin tüm kadınların ten renklerine uyacak şekilde yaratıldığını da biliyoruz. Ayrıca bence beden olumlamayı en iyi özetleyebilecek diyaloglardan biri de Twitter’da şu şekilde gerçekleşiyor: Bir dahaki reklamda trans bir kadının da bulunması öneriliyor ve Rihanna “Özellikle trans biri olmalı diye uğraşmıyorum, heteroseksüel bir kadın olsun diye de uğraşmadığım gibi” diyerek tepkisini gösteriyor. Çoğu firmanın çeşitlilik adıyla yaptıklarına istinaden trans kadınlarla erkeklerin ve Afro kadınların pazarlama aracı olarak kullanmasını da desteklemediğini ekliyor.
Bilinçli olarak beden olumlamanın içine girince, çağımızın bize dayattıklarının ne kadar çelişkili olduğunu da görebiliyoruz. Kısacık bir periyotta gelişen o standartlara tanık olunca bir uyanma yaşıyorsunuz. Yazarlarımızdan Hilal Arık’ın Dayatılan Güzellik Algısının Tarihsel Süreci yazısında aktardığı gibi, bir dönem 0 beden olmak modayken şimdilerde Kardashian kıvrımları dikte ediliyor. Tüm bu değişime ayak uydurmak ne maddi ne fiziksel ne de mental olarak kolay, bundan tabii ki moda endüstrisinin ne kadar yararlandığını anlatmaya gerek yok.
Kimsenin size madde madde “Bunlar olumlamadır, bunlar değildir.” deme gibi bir yetkisi yok ama az buçuk dikkat edebileceğimiz ayrıntılar var. Bir iltifat ya da eleştiri yaparken, doğuştan gelen değerleri, bir tecrübeye dayanabilecek farklılıkları ve bilinçli seçimleri değil de kişisel tercihleri dikkate alabiliriz. Kendimizi kabullendiğimizi gösterirken, başkasını aşağılamamış olmaya özen gösterebiliriz. Yeryüzünde insanlar için zaman ve mekan uyumlu bir ideal yok, bunu kabullenmek herkes için büyük bir rahatlama olacak.
Özetle iyi ve kötü beden yoktur. Beden olumlamanın bir parçası olmak için radikal bir aktivist olmanıza da gerek yok, kendi bedeninizi ve diğer her bedeni olduğu biçimde kabul etmeniz yeterli. Son zamanlarda sosyal medyada önem kazanması da işleri kolaylaştırıyor; sosyal medya sayesinde çok güzel işler yaratılıyor, kültürel bakış açıları bile yavaş yavaş değişiyor. Victoria’s Secret Show bile, beden çeşitliliğinin az olması yüzünden eleştirilip iptal edilebiliyorsa burada gerçek bir potansiyel var demektir. İlerde nereye gideceğini beraber göreceğiz. Feminizmin başına gelen gibi, çoğu sektör için bir pazarlama fırsatına dönmeye başlasa da bu harekete çok şey borçluyuz.