2013 Ankara DT ‘Teneke’ oyunu posteri

Yaşar Kemal 1955 tarihli Teneke romanında, Çukurova’da bir Anadolu köyünde çeltik ağaları ile verilen mücadeleyi anlatır. Ağaların zulmüne karşı köylüler ve idealist bir kaymakam, adalete olan inançlarını  Ankara’ya giden bir heyete bağlamıştır. Lakin Ankara’dan ne bir haber vardır ne de bir ses. ‘Ankara hiç değişmez.’ sözü başlarda umut olarak kulaklarda yankılanırken ve insanları ayakta tutarken, romanın sonlarına doğru karamsarlığa bürünmüş acı bir gerçek olarak suratımıza çarpar. Evet, Ankara hiçbir zaman değişmemiştir. Ankara’nın Anadolu’ya yaklaşımı kitapta şu şekilde dile getirilmiştir:

“ZEYNOMemed Alim, bunlarla hiç başa çıkılmaz. Ne Kaymakam çıkabilir, ne hükümet, ne de Ankara’daki başkumandan. Hiç kimse. Bunların eli kolu uzun, ta Amerikana kadar. Erneciklerin, öldüğün, süründüğün boşa gider. Onlar adama, bir parmak kadar çocuğa, bu Kaymakama çeltik kurutturmazlar… “

Ancak kitapta anlatılan olaylardan sonra, çok yakın bir tarihte Ankara’da bir şeyler değişmeye başlıyor. Bu değişim sadece Ankara’nın içerisinde de kalmıyor. 1960’larda Mimarlık ve Planlama öğrencileri ‘Yurtsever’ gelenek ile Çankırı Atkaracalar Köyü’nden Giresun Bektaş Yaylasına kadar Anadolu’nun dört bir yanına dağılıp her yaz kırsal bir bölgeye gidip buralarda köylerin ve köy yollarının geliştirilmesi adına gönüllü faaliyetlerde bulunuyorlar. Köyler için köy odası ve yönetim binaları yapmakla kalmayıp, motelden turşu fabrikasına kadar birçok proje gerçekleştirip hep birlikte ‘meslek insanlığı sahada öğrenilir’ mantığı ile tüm yapıları baştan aşağı kendileri inşa ediyorlar.

Yeni bir üniversite, yeni bir arazi veya yeni bir kurumdan ziyade, Türkiye’den izole bir şekilde oluşturulmaya çalışılan ortamda Türkiye’yi içine alan ve akademik başarının yanında sosyal aktivitelerin yer aldığı, yenilikçi ve yaratıcılığın ön planda olduğu, özgürlüğün, hak mücadelesinin ve paylaşımın temelini oluşturduğu bir kültür oluşmaya başlıyor. Mimarlık öğrencileri bu kapsamda, önceden de elde ettikleri galibiyetin verdiği cesaretle yaşlı akademisyenlerin bölümde kemikleşmesine karşı çıkıp hazır bir modelin altına girmektense kendi modellerini yaratmak için mücadele veriyorlar.

Öğrenciler, asistanlar, doktorlar ve profesörler aynı odada sert akademik tartışmalara giriyorlar ve kapıdan çıktıklarında çok yakın arkadaş olarak hayata devam ediyorlar. Hatta 2000-2008 arası ODTÜ rektörlüğü görevinde bulunmuş Ural Akbulut bu konuyla ilgili ‘Bir öğrencinin rektörün dahi sözünü kesebileceğini ODTÜ’de öğrendim.’ demiştir. 

1961 yılında ise, Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği toplulukları çalışmalarına devam ederken yanında Türk Folklor Kulübü de kuruluyor. Ardından hepsi şu an Türk Halk Bilimi Topluluğu olarak bildiğimiz THBT’nin çatısı altında toplanıyor  ve THBT okulun öğrencileri tarafından kabul edilen ikinci resmi topluluğu oluyor.

ODTÜ’ye Dikilen İlk Ağaç

22 Kasım 1961 tarihi ise ODTÜ’nün ODTÜ olma yolundaki en önemli etmenlerinden biri gerçekleşiyor ve gelmiş geçmiş en iyi rektör Kemal Kurdaş göreve geliyor. Göreve geldikten tam 1 gün sonra yani 23 Kasım’da Behruz ve Altuğ Çinici ile görüşüp yeni kampüsün işlemlerini hızlandırıyor. Ve 3 Aralık 1961’de yapılan sadece bir tane ahlat ağacının bulunduğu buğday tarlalarındaki ilk ağaç bayramına tüm kent davet ediliyor. Bildiğimiz ağaç dikme seferberliği ilan ediliyor. Davete elbette önce ODTÜ öğrencileri icabet ediyor. O dönemde öğrenci olan ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim görevlisi Dr. Engin Karaesmen, öğrenim gördükleri Meclis’in bahçesindeki barakalardan ağaç dikmek üzere okulun kurulacağı araziye getirildiklerini söylüyor. Yüz otuz beş bin fidanın dikildiği ilk bayramdan sonra ağaçlandırma çalışmalarının yine bir plan dahilinde sürdüğünü belirten Karaesmen şunları da ekliyor : “Ağaçlandırma ofisi hafta içi araziyi ağaçlandırıyordu ve ağaçları suluyordu, ama ağaç sevgisini aşılamak için hafta sonları ağaçlar özellikle öğrencilere de diktiriliyordu.”

3 Aralık 1961’i ise Kemal Kurdaş şöyle anlatıyor: ‘Göreve geldikten 12 gün sonra öğrencilerle birlikte şimdiki kampüsün bulunduğu araziye yürüdük. Ben heyecanlıydım. Onlar da beni görünce heyecanlandı ve o gün ilk defa ODTÜ arazisine ağaç diktik.’

O yürüyüşle, Mimarlık Fakültesinin temel atma töreninden hemen bir gün sonra yani 12 Mayıs 1962’de yeniden London Times gazetesine haber oluyoruz:

Mimarlık Fakültesinin Temeli Atılıyor

Mimarlık Fakültesi Planı – Bauen+Wohnen İsviçre Dergisi – 1965

11 Mayıs 1962’de dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel‘in de katılımıyla Mimarlık Fakültesi binasının temel atma töreni gerçekleştirilir. İnşaası tamamlanacak  ve aynı zamanda ilk bölüm olacak olan Mimarlık Fakültesi binası aynı zamanda, diğer bölüm binaları tamamlanana kadar uzunca bir süre Rektörlük, Fen – Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve İdari İlimler Fakültesine de ev sahipliği yapıyor .

Ardından hazırlık sınıfının yeni yerleşkeye taşınmasına karar veriliyor ve bu doğrultuda aynı yılın yazında Mimarlık Fakültesi’nin kuzeyindeki alana 4 baraka inşa ediliyor. Ekim 1962’de yeni yerleşkede eğitime başlayan Hazırlık Sınıfı böylece yerleşkeye taşınan ilk birim oluyor. Lakin o günden bugüne hazırlığı bitiren hiç kimse bir daha okulun o bölgesine fazla uğramadığı için hazırlık ile ilgili rivayetler başını alıp gidiyor. Söylentilere göre bölgede hala barakalar bulunuyor, ilkel yaşam devam ediyor ve hatta mevcut halde okulda çok sayıda ibadethane bulunmasına rağmen insanlar ibadet edecek mescit bulamadığı için basketbol potalarının altında yaşamını sürdürüyor.

Öğrenci sayısı ise 1961-62 döneminde 1025’e yükseliyor. Bu süreçte çeşitli Avrupa ülkelerinden maddi yardımlar gelmeye devam ediyor ve teknik laboratuvar ihtiyaçlarıyla beraber  kitap  ve ağaçlandırma masrafları karşılanıyor.

‘İlk Atanmamış Bölüm Başkanı’

1963 senesinde ise üniversitenin kuruluşundan itibaren maddi kaynak sağlamayı reddeden ve Birleşmiş Milletlere karşı tavır almış ABD fikir değiştiriyor ve okula Ford fonu üzerinden destekte bulunuyor. Öğrenci sayısı 1962-1963 döneminde 1274’e yükselirken 1 Ekim 1963’te yeni yerleşke Başbakan İsmet İnönü’nün katılımıyla eğitim ve öğretime açılıyor.

1963 yılında Mühendislik Dekanlığı yapan ayrıca 1970’de ODTÜ’ye geçici olarak rektör olup istifa etmiş birisi olan Mustafa Parlar, rektörün mütevelli heyeti tarafından, dekanların rektör tarafından ve bölüm başkanlarının dekanlar tarafından atandığı dönemde bölümlerin tüm üyelerini toplayıp ‘Ben demokrasiye inanıyorum, kendi bölüm başkanınızı kendiniz seçin.’ diyerek gösterdiği tepkiyle ODTÜ’nün şimdilerde alışkanlık haline gelmiş atanma ve atanmışlık kültürüne karşı duruşunun en güzel örneklerinden biri oluyor.

1964 senesine gelindiğinde ise öğrenci sayısı 2 sene önceki sayının 2 katına çıkıyor ve 2100’e ulaşıyor. Aynı zamanda 1964 yılında öğrenciler ‘Yaz Hocam’ diyor ve Campus Observer adında İngilizce gazete çıkarılmaya başlanılıyor ve yine o yıllarda Campus Times gazetesi de yayın hayatına başlıyor. Ancak hali hazırda hazırlık okuyanlar, repeat olanlar ve henüz İngilizce 101 ve 102 dersini vermemiş olanlar çok olacak ki gazete öğrenciler tarafından çok anlaşılamıyor  ve yayım hayatı kısa sürüyor.

ODTÜ’de ilk radyo istasyonu küçük bir odada öğrenciler tarafından kurulup öğle yemeklerinde önemli buluşmaların haber verildiği, kayıp ve bulunan eşyaların anons edildiği ve yeni şarkıların çalındığı kısa süreli yayınlara başlıyor. Hatta ODTÜ’nün ilk radyocularından Aykut Toros, ODTÜ Amme İdaresi yani Siyaset ve Kamu Yönetimi bölümü ilk mezunlarından olup birçok görevi ile beraber Yeditepe Sosyoloji Bölümü Başkanlığı yapmış ve 11 Aralık 2018 tarihinde Girne Amerikan Üniversitesi Siyasal Bilimler Dekanı görevindeyken aramızdan ayrılmıştır.

Bir ilginç olay da zamanında Judo Topluluğu kurulmuş ve öğrencilere Judo Federasyonu’nun ilk seçilmiş başkanı olan Natık Canca ve Nazım Canca ders vermiştir.

Bilim Ağacı ODTÜ Atatürk Anıtı Yarışmasını Kazanıyor!

24-26 Aralık 1965 tarihleri arasında 27 projenin katıldığı bir ODTÜ Atatürk Anıtı Yarışması düzenleniyor.

1965 yılında yerleşkeye konulmak üzere açılan Atatürk Anıtı Yarışmasında ikinci gelen proje, Rektör Kemal Kurdaş‘ın isteği üzerine 1966 yılında müellifleri heykeltıraş Tamer Başoğlu ve mimar Ersen Gürsel tarafından yapılıyor.

 Tamer Başoğlu ise heykeli şöyle anlatıyor: ‘Bu anıt, Türkiye’de Atatürk ve devrimlerini soyut olarak anlatan ilk heykeldir. Bu heykelde yıkık ve viraneye dönmüş bir Anadolu şehrinde dinamik ve güçlü bir kök üzerinde atom bombasının mantar şeklinde patlayışını andıran Atatürk ve devrimleri anlatılmak istenmiştir. Heykeldeki her uç Atatürk’ün devrimlerini sembolize etmektedir.

‘ODTÜ 10. Yılını Kutluyor’

1966 yılında ise bozkırın, ormanı burnunda üniversitesi artık 10. Yılını kutluyor. Öğrenci sayısı 5 sene önce 500 olan üniversite’de şu anda sadece 4000 bin lisans öğrencisi bulunuyor. Ayrıca Şehir Bölge Planlama bölümü de bu yıl kuruluyor.

Aynı yıl, aynı zamanda 6. yılını kutlayan ODTÜ Oyuncuları, ülkenin de ilk tiyatro şenliği olan  ‘Amatör Tiyatrolar Şenliği’ni düzenliyor. Şenliğe Samsun’dan Edirne’ye Tarsus’tan Erzurum’a kadar ülkenin her yerinden amatör tiyatrolar katılıyor. Tiyatro şenliğinde tiyatroyla aynı zamanda ‘Türkiye’nin hali ne olacak?’ diye de tartışılıyor. Yani, günümüzde de ODTÜ’de devam ettiği gibi, bilim üretmek adına üniversitede okuyan öğrencilerin sanatı halka ulaştırma gayesinde bile, Türkiye’nin sorunlarına eğilme ve çare bulma çabası yer alıyor. Dayanışmanın ve paylaşmanın kalesi olan ODTÜ aynı zamanda tüm Anadolu’ya bağrını açıyor, bozkırda hepsine ev sahipliği yapıyor.

Bu yüzden ODTÜ’lü olan herkes bu üniversitenin kuruluşunda emek veren insanların dünyayı dert edinip, dünya kadar dertleri olduklarını unutmamalıdır. Her şeyin değiştiğini, ODTÜ’nün o ODTÜ olmadığını, o ruhun gittiğini söyleyenlere inat, canını dişine takıp çalışanların üniversitesinde olduklarını aklından çıkarmamalı, ‘olanaksızlıkların’ birlik ve mücadele ile aşılabileceğini bilmelidir. Ahmet Arif Anadolu şiirinde şöyle der:

“…Öyle yıkma kendini,

Öyle mahzun, öyle garip…

Nerede olursan ol,

İçerde, dışarda, derste, sırada,

Yürü üstüne – üstüne,

Tükür yüzüne celladın,

Fırsatçının, fesatçının, hayının…

Dayan kitap ile

Dayan iş ile.

Tırnak ile, diş ile,

Umut ile, sevda ile, düş ile

Dayan rüsva etme beni…”

Sevgiyle, sevdiklerimizle, sevgiye

Kaynakça

  • ODTÜ Tarih Direniyor kitabı
  • The Times Archive
  • Karayolları Genel Müdürlüğü Galerisi :
    http://www.kgm.gov.tr/Sayfalar/KGM/SiteTr/Galeri/GenelMudurlerimiz.aspx
  • ODTÜ Tarihçe 1956-1980 kitabı
  • Eski Şehir Osman Gazi Üniversitesi Galeri :
    http://mmf2.ogu.edu.tr/atopcu/index_dosyalar/TanvirWasti.htm
  • http://www.arkitera.com/soylesi/531/odtunun-seruveni-1956da-bir-yarisma-hikayesiyle-basliyor
  • https://studylib.net/doc/9559172/%C3%B6zge%C3%A7mi%CC%87%C5%9F-prof.-dr.-bi%CC%87lgi%CC%87n-kaftano%C4%9Flu
  • ‘Bozkırı Yeşertenler’ belgeseli
  • https://filizyavuz.wordpress.com/2013/09/16/ankaranin-buklum-buklum-yollari-2-odtu-ormanindaki-agaclari-kim-dikti/
  • http://dergi.mo.org.tr/dergiler/4/325/4641.pdf
  • http://ww2.lib.metu.edu.tr/gallery/index.php/Fotograflar/FOTOGRAFLARLA-ODTU-YERLESKESI-TARIHI?page=1
  • http://odtuoyunculari.metu.edu.tr/#
  • Türk Halk Bilimi Topluluğu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz