Nazi Almanyası’nı bugün hepimiz İkinci Dünya Savaşı’nın faili ve dolayısıyla sayısı 35 – 60 milyon arasında olduğu tahmin edilen kayıpların sorumlusu olarak biliyoruz. Adolf Hitler önderliğinde dünyayı kana bulayan Naziler; korkunç ölüm makineleri inşa etmiş, sayısız savaş suçu işlemiş, onlarca şehri bombalamış, New York kıyısından Moskova önüne kadar dudak uçuklatan büyüklükte bir alanda terör estirmiştir. Üçüncü Reich’ın yükselişi kadar düşüşü de kanlı olmuş, Hitler’in aldığı canlara kendininkini de eklemesi ve Sovyetlerin Berlin’i ele geçirmesi sonucu Nazi Almanyası nihayet yeryüzünden silinmiştir. Ne var ki, Hitler’in “Bin Yıllık İmparatorluk” olarak adlandırdığı Nazi Almanyası’nın yarattığı tahribatı onarmak ve açtığı yaraları sarmak hiç de kolay olmamıştır.
Bilhassa azınlık gruplar için.
Hitler’in “üstün Alman ırkı” yaratma konusundaki girişimleri, İkinci Dünya Savaşı’ndan ve Yahudileri ortadan kaldırmaya yönelik “son çözüm” olarak adlandırılan Holocaust’tan çok öncesine dayanır. 1933’te başlayan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi iktidarında Yahudiler, Çingeneler, engelliler ve daha nice gruplar hükûmet tarafından “Aryan ırkının saflığına tehdit oluşturduğu” gerekçesiyle ayrımcılığa ve şiddete maruz kaldı.Bu süreçte bu gruplara mensup kişileri ifşa etmek için çeşitli semboller kullanıldı, öldürülmelerinin devlet tarafından teşvik edilmesi sonucunda yaşam hakları ellerinden alındı.
Bu sembollerden biri de üzerinde “Jude” yazan sarı renkli bir Davud’un Yıldızı’ydı. 1935 yılında çıkan Nürnberg Irk Yasaları kapsamında kimin Yahudi olduğunun çok net bir şekilde belirlenmesinden birkaç yıl sonra, Mayıs 1942’de, Nazilerin Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in çıkardığı bir emirle Almanya’da ve Nazi işgali altındaki topraklarda yaşayan Yahudilerin giysilerinin sol göğsüne bu yıldızı takmaları zorunlu kılındı. Bu “sarı yıldız” aracılığıyla Yahudiler işaretlenecek ve toplumdan dışlanacak, ilerleyen süreçte de toplama kamplarına götürülecekti.
Nazilerin insanları damgalamak için kullandığı başka bir araç ise Kennkarte’lerdi. Polonya başta olmak üzere Nazi işgali altında olan bütün ülkelerde bir çeşit kimlik kartı olarak ortaya çıkan Kennkarte’ler, kişilerin etnik kimliğini de açığa vuruyordu. Her etnik kimliğin Kennkarte’si farklı renkteydi ve hepsinin üstünde o etnik kökenin baş harfi yazılıydı. Örneğin, Yahudi kartları sarıydı ve üstünde Almancada “Yahudi” anlamına gelen “Jude”nin baş harfi J vardı.
Nazi Almanyası’nın yıkılmasının üstünden yıllar geçti ancak insanlık aradan geçen bunca yılda bu yaşanan acılardan hiç ders çıkarmadı, hatta bırakın ders çıkarmayı, bu insanlık suçlarını işleyenlerle “ileri gidebilmek” adına iş birliği yaptı. İnsanları belli başlı özelliklerini bahane ederek katletmeye, sınırlamaya, kategorilendirmeye, dünyaya faşizm ve ayrımcılık saçmaya devam etti.
İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinden 75 yıl sonra, bugün, gelir eşitsizliği ve sınıf ayrımının daha önce hiç olmadığı kadar baskın olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Nazilerden bu yana ırkçılığı ve milliyetçiliği sadece bir amaç olarak değil bir araç olarak kullanmakta da iyice uzmanlaşan insanoğlu, kan kusturmaya devam ediyor. Bizlerin eşsiz şansına da sonsuz şükürler olsun ki tekelleşmiş şiddetin ve otoritenin istediği gibi hüküm sürdüğü bu düzende her şeyin yanında insanlığın başına gelebilecek en kötü olaylardan birini, pandemiyi, son derece ağır bir şekilde yaşıyoruz. Herhangi bir bilimsel temeli olmayan keyfî kısıtlamalar, iktidarların salt politik ajandalarını uygulamak için getirdiği absürt yasalar, en temel insan haklarını dahi hiçe sayan uygulamalar, toplumu düşünmeden toplum sağlığını düşünen uzmanlar… Hepimiz bu yaşananların ilk elden şahidiyiz, neler olduğunun üstüne daha fazla konuşmaya gerek yok. Biraz da şu an neler oluyor ve gelecekte neler olacak bunu düşünelim.
Önce yakınımızda olmakta olanlardan bahsetmeye başlayalım. 2021 yılının Mayıs ayında Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı hepimizin tepkisini çeken bir video yayınladı. Ayakta kalabilmek ve çarkı döndürebilmek için yabancı turistlerin getireceği dövizlere muhtaç olan Türk devleti, üstünde “enjoy i’m vaccinated” yazan sarı renkli maskeler takan turizm işçilerinin görüntülerini kullanarak yabancı turistlere Türkiye’ye gelmeleri için âdeta yalvardı. Türkiye’de o gün itibariyle iki doz aşısını da yaptıran insan sayısının toplam nüfusa oranının ⅛ bile olmadığını düşünürsek aslında devlet hepimizin başından beri farkında olduğu bu gerçeği resmî olarak kabul etmiş oldu: Aşı bir silah olarak kullanılıyor ve devlet kendine para getireni aşılıyor, kendisine faydası dokunmayanın ise virüse karşı bağışıklık kazanıp kazanmamasını umursamıyor. Bunun yanı sıra Türk devleti, halkının hepsini koruyacak miktarda aşı getirmekten de aciz; zira kasada kalan bir avuç parayı anlamsız projelere ve yandaşlara yedirmekle meşgul. Bu iki durum da açıkça gösteriyor ki Türkiye gibi sosyal devlet kavramından uzak ve otokrasinin pençesinde olan devletlerde yerel bazda aşı dağıtımı ve yapımı büyük ölçüde hükûmetin politikaları sonucu şekilleniyor, insanların aşıya erişimi siyasi nedenlerden dolayı kısıtlanıyor.
Şimdi bu duruma bir de küresel boyuttan bakalım, bu sefer karşımıza yerel politikaların ve uluslararası sömürünün sonucu olan bir tablo çıkıyor: Hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde belirli istisnalar hariç refah düzeyi yüksek olan ülkelerin aşıya erişimi ve aşılanmış nüfus yüzdesi de diğerlerine nazaran daha yüksek, hatta Birleşik Krallık gibi ülkelerde aşılama oranı hayatı eskiye döndürecek seviyeye ulaştı neredeyse.
Kaynak: DW
Bu noktada salgını kontrol altına almayı başarmış veya nüfusu büyük oranda aşılanmış kimi hükûmetler, kendi halklarının sağlığını korumayı ve salgının ülkede yayılmasını önlemeyi amaçladıkları gerekçesiyle yurt dışından gelen insanlara yönelik özel önlemler almış durumda. Yine Birleşik Krallık’tan örnek vermek gerekirse yerel hükûmet; ülkeleri yeşil, sarı ve kırmızı olmak üzere üç gruba ayırmış durumda ve ülkeye giriş yapanlara geldikleri ülkenin bulunduğu listeyi dikkate alarak belirli karantina ve test uygulamalarını zorunlu tutuyor.
Bu iç karartıcı duruma göçmen karşıtlığının ve yükselen sağ popülizmin ışığında bakacak olursak pandeminin ve aşılamanın çok daha farklı bir boyut kazandığını görebiliriz. Aşılanmış olmak ya da olmamak sadece bir sağlık meselesi değil; aynı zamanda sosyal, evrensel ve pek tabii bütünüyle sınıfsal bir olgu. İyiden iyiye duymaya ve konuşmaya başladığımız aşı pasaportlarının yakın gelecekte gerçeğe dönüşmesiyle devletlerin yabancıları ve göçmenleri, bilhassa “istenmeyen” ülkelerden gelenleri, virüsü ve halk sağlığını bahane ederek anlamsız prosedürlerle uğraştırması, ülkeye almaması veya sınır dışı etmesinin önünün açılması çok uzak bir ihtimal değil artık. Aşıya erişimin bu denli adaletsiz ve dengesiz olduğu bir dünyada insanları aşılı-aşısız diye ayırmak, onları yaşadıkları ülkeye ve refah düzeylerine dayanarak ayırmaktan temelde farksız.
Tecrübelerimiz de gösteriyor ki pandemi döneminde temel hak ve özgürlükler kesinlikle devletlerin eline “toplumu korumak” için bırakılacak kadar ucuz değil çünkü virüs -özellikle Türkiye gibi ülkelerde- bu temel hak ve özgürlükleri regüle etmek için kullanılan bir araç haline gelmiş durumda.
Yakın gelecekte Nazilerin sarı yıldızları gibi sarı maskelerimiz; Kennkarte’leri gibi aşı pasaportlarımız olacak. Aşımız yoksa imtiyazımız olmayacak; süregelen düzende de imtiyazımız yoksa aşımız olmayacak.
Kaynakça
Deutsche Welle (www.dw.com). (2016, September 1). The star of ostracism and death. DW.COM. https://www.dw.com/en/the-star-of-ostracism-and-death/a-19509598
Government Digital Service. (2014, November 25). Entering the UK. GOV.UK. https://www.gov.uk/uk-border-control/self-isolating-when-you-arrive
Graham Royde-Smith. (2019). World War II – Costs of the war. Encyclopedia Britannica. https://www.britannica.com/event/World-War-II/Costs-of-the-war
Grün. (2021, May 12). COVID-19 vaccination tracker. DW.COM. https://www.dw.com/en/covid-19-vaccinations-whats-the-progress/a-55648707
McClintock. (2015, December). PROJECTS OF PUNISHMENT IN POSTWAR POLAND: WAR CRIMINALS, COLLABORATORS, TRAITORS, AND THE (RE)CONSTRUCTION OF THE NATION. https://knowledge.uchicago.edu/record/490/files/McClintock_uchicago_0330D_13076.pdf
T.C. Sağlık Bakanlığı. (2021). T.C Sağlık Bakanlığı. https://covid19asi.saglik.gov.tr/