Ressam Naz Tansel ile resme ilgisinin ne zaman ve nasıl başladığından resim bölümünden mezun olmuş bir kişinin mesleğe geçişinin nasıl olduğuna; Türkiye’de dergiciliğin çizerler için durumundan pandeminin resimlerini ve hayatını nasıl etkilediğine kadar birçok şeyi konuştuğumuz keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Bize kendinizden bahseder misiniz? Naz Tansel kimdir? 

1990 yılında İstanbul’da doğdum. İstanbul Avni Akyol Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümünden mezun olup aynı sene Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümüne girdim. 2012 yılında 6 aylığına Universidad de Sevilla’da Erasmus öğrencisi olarak eğitim gördüm. Pek çok karma sergi ve workshop’larda işlerim sergilendi. Resim yapmanın yanı sıra çeşitli dergiler için illüstrasyonlar, kitap kapakları, sinema filmleri, tiyatro oyunları ve organizasyonlar için afiş çalışmaları yapıyorum. Ayrıca Kadıköy-İstanbul’daki Açık Alan isimli galeri-atölyemde resim dersleri veriyorum.

Nasıl bir ailede büyüdünüz?

Dört kişilik bir çekirdek ailede büyüdüm. Annem lisede resim öğretmenliği yaparken babam da üniversitede öğretim üyesi olarak görev yapıyordu. Çok mutlu bir çocukluk ve güzel bir gençlik dönemi geçirdim. Sevgi dolu, mutlu ve birbirine çok bağlı bir ailede büyüdüm.

Resme olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?

Resme olan ilgim, resimle olan ilişkim ben doğmadan önce başlamış diyebilirim. Annem Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde, babam aynı üniversitenin Sahne Dekor Kostüm Bölümünde öğrenciyken tanışmışlar. Ben yağlı boya resimler, desenler ve heykellerle dolu bir evde büyüdüm. Yani hep sanatla iç içeydim. Hatta sanat, hayatımın öyle büyük ve süreklilik taşıyan bir yerindeydi ki okul öncesi yaşlarımda herkesin anne ve babasının resim yaptığını, bunun sıradan günlük bir aktivite olduğunu sanırdım. Uslu bir çocuktum. Bir kâğıt ve biraz boya kalemi ile resim yapıp saatlerce mutlu olup keyifli vakit geçirebiliyordum. Sanıyorum elimle kalem tutabildiğim yaşlardan itibaren resme olan tükenmez sevgimi keşfetmiş oldum.

Yaz, Kâğıt üzerine kuru boya, 14,5×21 cm, 2020

Anne ve babanızın plastik sanatlarla ilgili olmaları resim üzerine eğitim alma ve kariyerinizi sanat üzerine şekillendirme kararınızı nasıl etkiledi, kararınız aileniz tarafından nasıl karşılandı? Güzel sanatlar eğitimi alma kararını verirken endişeleriniz var mıydı?    

Bu konuda şanslı bir insanım. Normal şartlarda sanat eğitimini tercih eden bir gencin yaşayacağı gelecek kaygısını aynı şiddetle yaşamamışımdır diye düşünüyorum. Ebeveynlerim de benim izlemek istediğim yollardan daha önce geçtikleri için sanat eğitimi alma kararımı olumlu karşıladılar ve bana destek oldular. Kendimi onlara inandırma, anlatma sıkıntısı yaşamadım. Özellikle üniversiteye geçiş döneminde atölye ihtiyacımı karşılamam için bana hemen çalışma alanı sağladılar. Ortak geçmişimiz ve deneyimlerimiz sayesinde sorunları çözmekte çok daha hızlı anlaştık diyebilirim.

Aldığınız sanat eğitimini, artıları ve eksileriyle değerlendirir misiniz? Sizce sanatçı olabilmek için sanat üzerine eğitim almak yeterli ve gerekli midir?  

Ben özellikle lisede aldığım eğitimin benim üzerimdeki etkisinin değerli olduğunu düşünüyorum. Teknik anlamda kendimi iyi geliştirdiğim bir dönemdi. Liseden önce resim çizen ama bu konuda akran bulamadığından yalnızlık hisseden biri olarak çevremdeki insanlarla benzer zevklere sahip olduğum ve herkesin resim yaptığı okullarda okumak hem lise hem de üniversitemin bana kattığı çok özel bir deneyimdi. Bilhassa bu sebeplerden sanat eğitiminin faydalı olduğunu düşünüyorum. Gençlere imkânlar sunduğu ve yeni ufuklar açabildiği için sanat okulları değerli. Sanatçı olabilmek için tek başına eğitim almak kesinlikle yeterli değil. Öncelikle sanatsal düşünce yapısına yatkın bir kişi olmalısınız. Tabii bir de yetenek gerekiyor.

Resim bölümünden mezun olmuş bir kişinin mesleğe geçişi nasıldır? Kendinizden yola çıkarak bu süreçten bahseder misiniz?

Resim bölümünden mesleğe giriş diye adlandırdığımız süreç; üniversite kurumu yardımıyla, hocalarınız vasıtasıyla ya da sektörün yönlendirmesiyle pek gerçekleşmiyor. Çoğunlukla bireysel girişimlerle şekilleniyor diyebiliriz. Yani resim bölümünden mezun olunca sizi hazırda bekleyen bir staj ya da iş imkanı olmuyor. Bu yüzden üniversitede öğrenci olarak geçen yılları aktif ve iyi değerlendirmeyi önemli buluyorum. Henüz öğrenciyken üretimlerinizin sergilerde yer alması görünürlüğünüzü arttıracak ve kariyerinizin ilerlemesine yardımcı olacaktır. Editoryal illüstrasyona giriş için bir şeyler söylemem gerekirse üretimlerinizi sosyal medyada aktif olarak paylaşmanız gerekiyor. Görünürlüğünüz sektördeki insanlara ulaştıkça alacağınız iş teklifleri de artacaktır.

Shabaka, Renkli kâğıt üzerine kuru boya ve toz pastel, 20,5×29 cm, 2019

Sizce sanat kim için ya da ne içindir?

Bence sanat, temelinde son derece bireysel bir içselliğin dışavurum refleksidir. Sanatın önce üretimi yapan sanatçının kendisi için, sonra sanatçının duygu ve düşüncelerini aktardığı medyumu izleyene ulaşabilmek, kendi hislerini ve fikirlerini izleyenin de tekrar canlandırabilmek için kullandığı bir araç olduğunu düşünürüm.

İllüstrasyon nedir? İllüstrasyonu ve resmi karşılaştırır mısınız?    

İllüstrasyon kelime anlamına göre yazılı bir metne eşlik eden betimleyici resimdir. Günümüzde illüstrasyon kavramı çoğunlukla bir editör yönlendirmesiyle tasarlanan, çoğaltılan, baskıya giren ve yazılı metne eşlik eden resim diye tanımlanabilir. Bence illüstrasyonu resimden ayıran şey üretimde yapılan teknik bir farklılık değil, üretimin amacıyla ilgili olabilir. İllüstrasyon ile resim arasındaki fark günümüzde hâlen tartışmalara konu oluyor. Açıkçası günümüz sanatına baktığımda bu iki kavramın tamamen iç içe geçmiş olduğunu görüyorum ve aslında bir ayrıma ihtiyaç duyduklarını da düşünmüyorum.

Türkiye’deki kültür – edebiyat dergilerinden birinde illüstrasyon direktörü olarak çalıştınız. Sizce Türkiye’de dergicilik, çizerler için ne durumda?

Pek çok popüler kültür-edebiyat dergisinde çizimlerim yayınlandı. Türkiye dergiciliğinde çizimin / illüstrasyonun önemi yadsınamayacak derecede. Hatta pek çok açıdan derginin satışını arttıran temel sebebin bu olduğunu söyleyebilirim. Dergicilik işinin yönetim tarafı da tabii ki bu etkenden haberdar. Ülkemizde çok sayıda kaliteli iş üreten ve çalışma etiğine sahip illüstratör var. Maalesef dergilerin, çizerlerin bu idealist yaklaşımlarını suistimal ettiğini düşünüyorum. Çizerden beklenen işin kalitesi hep çok yüksek ancak karşılığında derginin sağladığı şartlar maddi ve manevi açıdan yetersiz kalıyor. Çizerlerin dergiye verdiği emek ve fikre karşılık dergiler yeterli zaman ve bütçeyi sağlamıyorlar.

Ayakta Duran Kız, Kâğıt üzerine kuru boya, 21×29,5 cm, 2020

Resimlerinizde işlediğiniz konular nelerdir?      

Günlük hayattan sahneleri resmetmeyi seviyorum. Sakin anlar ve kompozisyonlar kurguluyorum. Gerçekçi boyanmış figüratif ağırlıklı işler üretiyorum. Son zamanlarda olduğu gibi bazen bir tema üzerine yoğunlaştığım da oluyor.

Bir işin üretim süreci nasıl başlar? Nelerden ilham alırsınız? İşlerinizin üretim sürecini anlatır mısınız?  

Öncelikle üretim sürecine başlarken yalnız kalmak bana iyi geliyor. Kulaklıkla yüksek ses müzik dinlemek resme çok daha iyi odaklanmamı ve yaptığım işten keyif almamı sağlıyor. Çoğunlukla YouTube’dan bir gezi-belgesel kanalını arada göz ucuyla takip ederek dinliyorum ya da bazen podcastler dinliyorum. İlham alacağım konu anlamında kendimi kısıtlamıyorum. O sırada estetik algıma hoş gelen ve ruh halimi destekleyen her figür, obje veya konudan beslenebilirim. 

Sanat tarihinde sizi etkileyen akımlar, dönemler hangileridir? Sanatçılar kimlerdir?

Sanat tarihinde etkilendiğim dönemler ve ressamların sayısı çok fazla. Rönesans döneminin kompozisyonları, Barok’un ışık ve gölgesi, Japon estamplarındaki yalın anlatım, blok halinde boyanmış yüzeyler ve figürlerin sakin pozları beni hep etkilemiştir. David Hockney, Edward Hopper ve hatta Vilhelm Hammershoi’nin durağan günlük hayat kompozisyonları ve kendilerine özgü renk paletleriyle ışığı ve gölgeyi boyayış biçimleri harika. O kadar çok sevdiğim isim var ki ayırmak çok zor.  Hayran olduğum diğer bazı isimler, Georges De La Tour, Henri de Toulouse-Lautrec, Egon Schiele ve Lucian Freud.

Luisa, Kâğıt üzerine kuru boya, guaj boya ve kurşun kalem, 21×29,5 cm, 2018

Günümüzden beğendiğiniz sanatçılar kimlerdir?

Yine beğendiğim çok isim var, bunlardan bazıları: Adrian Ghenie, Lee Kyutae, Gerard DuBois, Gideon Kiefer ve Hope Gangloff.

Devam eden pandemi süreci resimlerinizi ve sizi nasıl etkiledi?  

Pandemi süreci başta hepimizin olduğu gibi benim de hayatımı çok olumlu etkilemedi elbette. Şimdilerde salgının üzerinden 1 yıldan uzun zaman geçtiği için bu garip döneme alıştım bile diyebilirim. Zaten pandemi öncesinde çok sosyal bir yaşam tercih etmiyordum. Pandemiyle birlikte tamamen kendimi atölyeme kapatmış oldum. Bu dönemde daha az editöryal işler kabul ettim ve kişisel üretimlerime daha fazla yöneldim. Pandeminin başlarında kalabalık ailemle küçük apartman dairemizde biraz fazla sıkışık yaşadığımız bir dönem oldu. Sanırım bu durumun etkilerini evden atölyeye geçtiğimde yaptığım resimlerde görüyorum. Biraz içime döndüm, daha yalnızlaştım ve duygularım yoğunlaştı. Bu da resimlerimde “kadın, yalnızlık ve ruh halleri’’ üzerine düşünmeye yöneltti beni. Belki bu dönemin resimlerimdeki yansımalarını yıllar sonra daha net görebilirim.

Sanatçının diğer işlerine Instagram hesabından bakabilirsiniz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz