Kadının taraflarca ne ile tanımlandığından başlayıp, toplumsal tabu ve öğretilerle kadının toplumda nasıl bir yer edindirildiğine, edindirilen bu yerin kadınların her ortamda maruz kaldığı gerek fiziksel gerek psikolojik baskıların hatta cinayetlerin birer nedeni olduğuna, oradan kadınların var oluş mücadelesinin önemine, son olarak da cinsiyet eşitsizliği içinde boğuştuğumuz bu yüzyılda bizlerin bu adaletsizliğe karşı neler yapabileceğine değineceğim bir yazı planı yaptım. Sonra bu yazılardan binlercesinin yazılıp çizildiğini düşündüm ve daha rahat daha küçük noktalara değinmeye, 8 Mart reklamcılığı üzerine birkaç bir şey söyleyip, kadının toplumda var oluşuyla kapanışı yapmaya karar verdim.

Her yıl 8 Mart yaklaştığında markaların kadınları en çok biz önemsiyoruz yarışını izleriz. Kimi özür diler, kimi gurur tablosu çıkartır, kimi kadını kendi mucizesi yapar… Aralarında elbette beğendiğim kaliteli işler de var. Fakat bu tarz reklamlara biraz doymadık mı? Bir tarafta her yılın bir haftası yere göğe sığdırılamayan kadın, diğer tarafta aynı cinsiyetin gün geçtikçe artan taciz, cinayet tabloları. Tamam, kabul ediyorum sessiz kalınmasındansa bu günle ilgili bir içerik üretmek faydalı bir hareket. Ama Türkiye’de henüz yılın ilk 2 ayında yetmiş küsur kadın öldürülmüşken, oradan uçan buradan kaçan kadın reklamlarıyla istenilen farkındalık yaratılamıyor. Şirketler bize bünyelerinde kaç kadın yönetici çalıştırdıklarını göstermeli, kadın işçilerine erkek işçileriyle aynı imkanları sunduğunu kanıtlamalı, siz bu reklamı izlerken ‘‘bir yerlerde bir kadın tacize uğruyor; baskılanıyor; öldürülüyor’’ u vurgulamalı, bize baskı ve şiddete maruz bırakılmış kadınları, küçük kız çocuklarını hayata kazandırdıkları projelerinden bahsetmeli, açtıkları ya da yardımda bulundukları sığınma evlerinden hikayeler anlatmalı. Sağduyu sahibi o güzel şirketler artık bize ‘Kadın güçlüdür!’, ‘Kadın mucizedir!’, ‘Kadın özgürdür!’, ‘Kadın istediği gibi gezer, istediği gibi giyinir, istediği gibi kahkahasını atar!’ gibi söylemlerle gelmeyi bırakmalıdır.

Gelelim kadının var oluşuna. Kadın ne çocuk sahibi olmak istemediği için linç edilmeyi, ne kazandığı halde kendisinin şehir dışında okuma talebi reddedilirken aynı şansın erkek kardeşine verilmesini izlemeyi, ne çalıştığı kurumda süt odası talebinin reddedilmesini, ne anneler gününde daha fazla hizmet etmesi için kendisine alınan mutfak robotunu, ne rahatsız olduğu bir durumda kendini bağırarak ifade etmesine karşı ‘reglsin galiba’ tepkisini, ne de boşanmak, gece dışarıda tek başına dolaşmak, bekaretini istediği kişiyle paylaşmak istediği için öldürülmeyi hak eder. Ayrıca bir kadının dövüş sporlarıyla ilgilendi diye kocaman aferine, elektrikli bir aleti tamir etti diye kuvvetli alkışa, bir şirkete CEO oldu diye özel tebriğe, 8 Mart’larda mucizevi bir yaratıkmışçasına yapılan videolarla yüceltilmeye ihtiyacı yoktur. Kısaca kadın kendini nasıl var etmek isterse öyle var edecek, normal yaşantısına her zaman her yerde kendi istediği gibi devam edecektir.

Kadın kadındır. Kadın insandır. Kadın vardır ve var olacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz