20. yüzyılın başında, egemen sanat anlayışından uzaklaşan sanatçılarca temellendirilen Fransız sanat akımı Kübizm için kilit isim Pablo Picasso’ydu. İlk eserlerinden itibaren dönemin geleneksel resminden ayrılan İspanyol ressam Picasso, 1907’de “Avignon’lu Genç Kızlar” adlı tablosuyla döneminde devrimci bir anlayış üretmiş oldu. Eserin sanat çevresinde tartışmalara yol açan yönü Roma dönemi öncesi İspanyol heykelciliğinden ve Afrika sanatından esinlenilmiş deformasyonlarıydı. Daha sonra, dost olduğu Braque ile Kübizmin temellerini attı. Salt düzlem, biçimler, dik açılar, keskin geometrik şekiller, işaretler Braque ve Picasso’nun eserlerinde yer almaya başladı. Alaycı bir tavırla akıma verilen “Kübizm” adı sanatçıları tarafından da benimsendi. Karmaşık figürler ve dağınıklığın ön plana çıktığı temalarıyla Kübist sanatçılar, resimlerini görme duyusu temelinde şekillendiren empresyonistlere zıt olarak aklı ön plana çıkarıyorlardı. Yalnızca görünenin değil görünmeyenin de peşine düşme, özü ve değişmeyeni yansıtma gayelerinde eserlerini oluşturdular. Genelde sanatta görsel olarak rastladığımız akım, Apollinaire ile yazında da görülmeye başlandı.
Picasso’nun 56 yaşındayken çok kısa sürede tamamladığı Guernica, çağdaş sanatın ve Kübist anlayışın en önemli eserlerinden birisidir. 1937 yılında yapılan esere biraz daha yakından baktığımızda bir sanat akımından çok daha fazlasını temsil ettiğini görüyoruz. Tüm olayların arka planında cumhuriyetçiler ve milliyetçiler arasında yaşanan İspanyol İç Savaşı vardı. Eser, ismini İspanyol milliyetçilerini destekleyen Alman ve İtalyan kuvvetlerine bağlı uçakların bombaladığı İspanya kenti Guernica’dan aldı. Saldırının başındaki komutanın kamuoyuna sunulan günlüğündeki bilgilere göre saldırının amacı milliyetçi güçlerin bölgede etkisini arttırmasıydı. Yapılan akınların sonucunda kentin binalarının dörtte üçü yok olurken ölü ve yaralı sayısı yıllar boyu kesinleştirilemedi. Bölge hükümetinin dönemde yaptığı açıklamaya göre 1654 ölü ve 889 yaralı varken bu sayılar milliyetçi oluşumlar ve güncel çalışmalarca sürekli değişiklik gösterdi; ancak acı gibi, mücadele gibi değişiklik göstermeyen şeyler de vardı. Tüm bunlar olurken Picasso’nun şu sözleriyle eserin oluşumunu daha da anlamlandırıyoruz:
“İspanya’nın mücadelesi; insanlara, özgürlüğe yapılan saldırıya karşıdır. Ressam olarak hayatım boyunca sürekli sanatın ölümüne karşı durmaya çalıştım. Benim gericilikle ve ölümle anlaşma içinde olduğumu kim bir an için bile olsa düşünebilir? … Üzerinde çalıştığım ve Guernica ismini vereceğim resimde, ve son zamanlardaki tüm eserlerimde, İspanya’yı acı ve ölüm okyanusuna batıran askeri sınıfa duyduğum nefreti açıkça göstermekteyim.”
1937’de, İspanya İç Savaşına rağmen Paris’te büyük bir dünya fuarı açıldı. İspanya sanatçılarının eserlerinin de fuarda yerini almasıyla dikkatler bu sergiye yöneldi; aralarında, cumhuriyete bağlılığını açık bir ifadeyle belirtmiş Picasso’nun Guernica’sı İspanya Hükümeti tarafından ayrılan büyük duvarda oldukça öne çıkıyordu.
Kompozisyonunda geleceğe dair umuda ve barışa dair ayrıntılar da yer alan Guernica, yalnızca nefreti ve acıyı yansıtmıyordu; süregelen yıllarda savaş acılarının ve barış arzusunun önemli simgelerinden birisi haline geldi. Görüneni ve ötesindekileriyle zihniyetinden çok daha fazlasına ayna tutan eser; çaresiz insanları, acılı hayvanları ve yıkıma uğrayan binaları bir oda içinde betimler. Mızrakla vurulmuş acılı at, elinde gaz lambası olan korkulu kadın, gözleri iri boğa, ölü çocuğa ağlayan kadın, karanlık odayı aydınlatan göz şeklinde ampul, ampule bakakalan bir diğer kadın, cesedi parçalanan asker ve askerin elindeki kılıç, kılıcın üzerinde yetişen çiçek, odanın sağındaki açık kapı… Tüm bunlar yıllarca farklı şekillerde yorumlanmıştır. Örneğin, göz şeklindeki ampulün İspanyolca karşılığı olan “bombilla” kelimesine yaptığı göndermenin yanı sıra Tanrı’yı da yansıttığı düşünülmüştür. İspanyol kültüründe önemi olan ve bazı yorumlarda milliyetçilikle özdeşleşen at ve boğa figürleri hakkında Picasso’dan açıklama istendiğinde “… bu boğa bir boğadır ve bu at bir attır… Resimlerimdeki belli şeylere birer anlam verdiğinizde bu doğru olabilir, ama bu anlamı vermek benim fikrim olmamıştır. Sizin vardığınız fikirlere ve sonuçlara ben de varmış olmalıyım, ama içgüdüsel ve bilinçsiz olarak. Ben resim yapmak için resim yapıyorum. Nesneleri oldukları gibi çiziyorum.” şeklinde cevap vermiştir. 1940’ların ikinci yarısında ise Paris Almanlar tarafından işgal edildiğinde Guernica’yı görüp Picasso’ya “Bu eseri siz mi yaptınız?” sorusunu soran Alman subayın aldığı cevabın “Hayır, siz yaptınız.” olduğuna dair iddialar da vardır.
Guernica, 1937’den günümüze önemini yitirmeyen eserlerden birisidir. Geçen yıllarda bombalar, silahlar, tanklar gibi savaşlar da şekil değiştirse de insanlığın barış isteği, mücadelesi ve umudu değişmemiştir. Ancak bu umudu yitirmezsek keskin kılıçlarda çiçekler yeşerir, toprağı kanla sulanan yeryüzünde.
Kaynakça
- Agtas, Ö. Guernica’nın İzinde: İnsan, Hayvan ve Şiddet. Mülkiye Dergisi, 40 (1), 237-278, 2016.
- Picasso’nun Guernica Tablosunun İlginç Hikayesi, sanatkaravani.com
- 70 yıl önce Guernica, dw.com
- Bombing of Guernica, wikipedia.org
- Cubism, britannica.com
- Cubism, theartstory.org